“Toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve çadırda bir duman tütüyorsa; şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla yenemez.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
Binlerce yıldır koyunu keçisi ile oradan oraya göç etmiş. Gün olmuş size iyi, ama çok iyi otlak vereceğiz, göçü sarın demişler. Gide gide Urfa’dan Emirdağ’a gelmişler. Bir de baksalar geri dönüş yok. Orada kalmışlar. Ama yürekleri orada kalmış. Yanık türkülerinde o dağlar, beller yeniden yaratılmış. Bir Emirdağ türküsü duyunca Yörükleri, hele Avşarları anımsarız.
Anadolu’da hala göçmeye devam eden Yörükler vardır Sarıgeçili, Karakeçili, Beritan… Mayıs başında göç sarılır, yaylalara doğru kervan yürür. Ekim ayı gelince de kışlık yurda göç başlar. Develer, katırlar, atlar, ardından keçiler…. Binlerce yıldır süren göç. Yorulanlar, bir köy kenarına çadırını söküp ev yapmışlar. Toprak ile uğraşmaya başlamışlar. Ama onların keçisi, koyunu ya da ineği hep olmuş.
Birkaç yıl önce Antalya Muratpaşa Belediyesi ile 35’e yakın Yörük Derneklerinin düzenlediği Yörük Türkmen Şenliklerine davet edilmiştik. Biz de Tahtacıları orada temsil ettik. İki günlük etkinlik içinde söyleşilerde bu kültürü sergi ve konuşmalarla yaşatmaya yönelik çalışmaları izledik. Sorunlar dile geldi. O toplantı ile ilgili bir kitap beklerken, postamıza bir kitap geldi. “YÖRÜK HİKAYELERİ” sanki o toplantının bir özeti gibiydi.
Her bir yaşanmış öyküyü okudukça, içimde bir yara koptu. Avşarların oradan oraya göçmeleri, Aydın Yörükleri, bir bakmışsınız Gavur Dağlarının öte yüzünde, bir bakmışsınız Girit, Kıbrıs, Teke yöresi, Bolkar Dağları, Afyon Emirdağ… İçlerinde Hıristiyan olan Gagavuzlar, Moldavya’ya , Macaristan’a, Romanya’ya gitmişler. Ama hala Yörük ve Türkmen yaşamına devam ediyorlar.
İşte öykü kitabında binlerce yılın göç öyküsü dillenmiş. Hepsinde içimiz yandı. Kahrolduk. Ama bir öykü var ki; Başaklar Olgunlaşırken’i okuyunca içimde bir sevinç doğdu. Yörük ağası Koca İbiş, gitti İzzet Ağa’nın çiftliğini ele geçirip, obasını yerleştirdi. Tüm Yörüklere yapılan zulümleri bir çırpıda unutuverdim. 10 dönüm tarlayı al, sonra da İzzet ağa ölünce, varis olarak satın al…
Yurt Yeri, Göç Üstü Ölü, Kışlak, Öğrek, Başaklar Olgunlaşırken, Karakış, Kıl kurdu, Filintanın Ucanda, Ay Işığında Üç Karaltı. Dünyanın üç güzel erkeği, Bekçi Karaveli: Teke yöresinde konup, göçen Yörüklerin öyküleri dillenmiş.
Yazarımız Duran Yılmaz (1943- 1995), Antalya Serik’te doğmuş, Aksu Köy Enstitüsünde okumuş, öğretmen olmuş. Öğretmenlik ve yazarlık. Bir ömre sığan yapıtları: Keloğlan ve Ak Ülke (1981), Küçük Balıkçı (1982), Yörük Hikayeleri (1983), Çoban Çocukları (1988), Kadın Korkusu (1992-1993), Gök Kuşağında Üç şeytan / Roman Denemesi (1995)
Bu kitabı bizler ile buluşturan Muratpaşa Belediyesi’ne (Antalya) emekleri için teşekkür ediyoruz. Hak hizmetlerini kabul etsin.
(*) Yörük Hikayeleri / Duran Yılmaz/ Palet Yayınları – Konya / Muratpaşa Belediyesi – Antalya.