Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısı ile Toros Üniversitesi ve Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesinin birlikte hazırladığı Tahtacı Kültüründe Kadın konulu panel Mersin Cem Evi salonunda yapıldı.
12 Mart 2022 Cumartesi saat 14.00’te Alevi ve Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu Başkanı ve AKD. Mersin Şube Başkanı Hasan Kılavuz Dede’nin konuşması ile başladı.
Panele Alevi ve Bektaşi Federasyonu Genel Sekteri Ali Özveren, Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit, Belediye Başkan Yardımcısı Cafer Karabulut, Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Daire Başkanı Ersan Topçuoğlu, Toros Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Nil Özveren, Çukurova SIFED Başkanı Hüseyin Kıs, Mustafa Güler, Ayten Aslankan, Dr. Hüseyin Camak, geçmiş dönem Baro Başkanı Av. Bilgin Yeşilbogaz, Mersin Çevre Derneğinden Ahmet Yıldız ve Cumali Avşar, Hasan Avşar, İsmail Özay, Çamalan Cem Evi, Kızılkaya Dünya Derneği başta olmak üzere bir çok sivil toplum örgüt temsilcileri katıldı.
Paneli yöneten Dr. Ruhsa Uçar’ın sunumu ile ilk konuşmayı Halk Bilimi Uzmanı Hilmi Dulkadir yaptı. Konuşmasında özetle:
“Tahtacıların Yaşamı ve Temel Özellikleri.
Genellikle kaynaklarının başında ve çam kokuları arasında yaşayan Tahtacıların yaşamlarına bakınca; çoluk çocuk, genç kız ve kadın, yaşlı, genç her erkek, hepsinin de sadece ormanla ilişkili oldukları görülür.
Onlar bu işi on asra yaklaşan bir süredir yapmaktadırlar. Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun odun ve kereste ihtiyacını kesim yaparak karşılayan ve taşıyan unsurlar olarak, Tahtacıların bugüne ulaşan varlığı, Anadolu Türk tarihinin devamlılığını da elle tutulur, gözle görülür şekilde canlandırmaktadır.
Düşününüz! İlk Anadolu ordularının gerduneleri (elle taşıma araçları), kağnıları, çadır direkleri, oklar ve yayları için lâzım gelen malzemeyi temin eden onlardır. Sonraki dönemlerde Alaiye’den Tarsus’a ve Sinop limanına kadar kereste ticaretinin temel emektarları yine onlardır.
Bu durum belki de onların alın yazılarıdır. Bu yüzden nice oymak ve aşiretlerden ayrı, özgün kimlikleriyle bugüne ulaşabilmişlerdir. Bugün dahi Türkiye Cumhuriyeti orman işletmeleri için Tahtacıların varlığı çok önemlidir. İşte verilen bu önem, yukarıda değindiğimiz tarihi süreçten kaynaklanmaktadır.
Günümüz Tahtacı ailesinin işi, devletin sahibi olduğu ve belirlediği orman sahalarında alaçık denilen çadırlarında ya da kesilen ağaç dallarından oluşturdukları geçici barınaklarda kalarak sürekli kesim yapmak, dökülen alın teri karşılığında geçimlerini sağlayabilmektir. Yegâne varlıkları üç beş katır, balta ve bıçkılarıdır…”
Konuşmasının sonunda Mersin Bolkar Dağları eteklerinde Kızılkaya Tahtacı köyü civarında yer alan Tahtacıların 19. yy. 1950 yıllara kadar kesim yaptıkları Cocak Deresinde yer alan ormanın Milli Parklar alanına dönüştürülerek burada Tahtacı buluşmalarının yapılmasını önderdi.
İkinci konuşmacı Mersin Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Öğretim Görevlisi olan Prof. Dr. Nilgün Çıblak Coşkun ise MERSİN TAHTACILARININ İNANÇ VE RİTÜELLERİNDE KADIN konulu konuşmasında özet olarak; “Tahtacılar kimdir? Tahtacı Yaşam tarzı gibi konularda 13. yüzyılın ikinci yarısında kaynaklarda adından bahsedilmeye başlanır.
Genellikle ormanlık alanlarda yaşamlarını sürdürmüş en eski Türkmen zümrelerinden birisidir.
Anadolu’daki Alevi oymaklarının en büyüklerinden kabul edilir.”
Besim Atalay: “Başka ırklarla hemen hemen hiç karışmamışlardır. Türkmen soyunun en güzel tiplerini Tahtacılar arasında görmek kabildir. Çehrelerinden derhal tanınırlar. Irka has olan evsafı (sıfatları) tamamıyla saklamışlardır. Tahtacılarla Orta Asya Türkmenleri arasında hiçbir fark yoktur.
Bugün de Orta Asya örf ve âdetlerini korumaya devam ettirdikleri görülmektedir.
Tahtacılar, yakın zamanımıza kadar geçimlerini ağaç ve orman işçiliğiyle sağlamıştır.
Bu nedenle özellikle ormanlık alanlarda ya da ağaç işçiliğinin yapılabildiği bölgelerde yaşamlarını sürdürmüştür.
Günümüzde ise topluluğun konar-göçer yaşam tarzından yerleşik düzene geçerek bir kısmının toprağa bağlandığı, bir kısmının da kendilerine daha farklı geçim kaynakları sağladığı görülmektedir.
Başlangıçta dağlarda, orman içlerinde, konar-göçer bir yaşam tarzı sürdürmüş olmaları, Tahtacıları içinde yaşadıkları sosyokültürel ortamdan ayırmış ve onların dinî inanç ve gelenekler bakımından hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramadan yüzlerce yıl kapalı bir toplum hayatı sürdürmelerine neden olmuştur.
Bir başka deyişle avcı-toplayıcı, konar-göçer yaşam tarzının âdetlerini beraberlerinde Anadolu’ya da taşımışlardır.
Tahtacılarda insanların cinsiyetlerine göre bir ayırım söz konusu değildir.
Pek çok alanda kadın-erkek herkes eşit haklara sahiptir.
Günlük hayatta ya da dini yaşamda kadın ile erkeğin yan yana bulunması gelenekseldir…”
Üçüncü konuşmacı özellikle Tahtacılar üzerine alan araştırması yapan Halk Bilimi Araştırmacısı Celal Necati Üçyıldız, Tahtacı Kadınlarının doğumdan ölüme kadar süreç içinde tanımını yapıp, özetle:
“Bayrak cümbüşü ile başlayan düğünlerde; gelin kız evinden oğlan evine gelince önemli bir olay yaşanır. Baş Bağlama düğün kadar önemlidir.
Erkek çocuklar ergenlik çağına gelince, askere gitmeden açılan meydanlarda ikrar verip, Alevilik yoluna girerler. Kızlar ise ancak evlendikten sonra ikrar verir.
İkrar veren gençler Cuma akşamlarında ayrı bir evde toplanırlar. Onlarında mürebbisi, sazan darı, 12 hizmetlisi vardır. Nefesler söylenir, sohbetler yapılır. Uzun süre bunu yalnız erkekler ile yaparlar.
Taki Özcan Dede 2006 yılında Dedelik hayrını alıp, bu göreve geldikten sonra, kızlar toplanırlar giderler.
“Dedem, bizim neyimiz eksik, ya ikrar alın ya da ikrarsız da olsa, gençlerin arasına biz de katılalım.”
Taki Özcan Dede düşünür. Kızların ikrarı evlenirken alınmakta. Cuma akşamı toplantıda musahipli canlara konuyu getirir.
“Kızlar ya bizim de ikrar’mızı alın ya da bize güvenin biz gençler ile Cuma akşamlarına katılalım” diyorlar.
TAHTACI Alevi erkanında kızların ikrar alınması yoktur, ama Cuma akşamına kimlerin katılacağı konusunda bir yöntem yoktur. Ama yolun öğrenme yeri de Cuma akşamlarıdır. Karar verilir.
“Kız, erkek gençler Cuma akşamlarına birlikte katılabilir.”
Tahtacılarda dededen sonra önemli yer taşıyan Sazandar Cihangir Akdemir’in çalıp söylediği samahı Kırtıl Tahtacı Köyünden Celal Necati Üçyıldız ve Ayşe Üçyıldız döndüler.
Kızılkaya Tahtacı Köyünden gelen kadınların oynadığı mengi ile panel sona erdi.
Not: Katkıları için Diren Keser ve Erol Kamalak’ın emeklerine sağlık.