FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 7 Haziran 2022 555 Görüntüleme

SU İÇMİŞDE KARAKAYA’DAN

Göksu vadisi boyunca irili ufaklı birçok köy sıralıdır. Ermenek’ten çıkar, eğri büğrü akarak Silifke’den Akdeniz’e ulaşır. Çamlarla, zeytinliklerle kaplı tepelerin, dağların yamaçlarında, eteklerinde, su başlarında konaklamışlar konar-göçerler. Bir daha gitmemişler, yurt yuva tutmuşlar. Geldikleri yöredeki isimleri yeni yerleşim yerlerine vermişler.
Konar-göçer Boynu İnceliler daha gezginler. Daha yerleşememişler, konmamışlar bir türlü. Karakaya’dan geçmişler bir gün. Konaklayıvermişler günü birlik. Su içmişler deli pınardan. Bu pınardan su içenler çok mu çok akıllı oluyorlarmış. Elif Gelin de su içmiş bu konaklama sırasında.
Yurt yuva yok. Akdeniz’den Akşehir gölü, Aladağlar arasında gitmişler gelmişler. Yol görünmüş bir gün Kıbrıs’a gitmişler. Toprağa, güneşe kavuşmuşlar. Burada çalışıyorlar, ev bark derken komşularında ne varsa onlarda edinmeye başlamışlar. Her şey güzelmiş ama çamaşır makinesi daha güzelmiş. Çamaşırları el değmeden bir solukta yıkayıveriyormuş bir solukta Elif Gelin de basmış düğmeye bir gün;
“Bu çamaşırı, alıkları çok iyi yıkıyor, apak ediyor. Şu benim kara oğlanı da güzel, apak etsin” demiş ve çamaşır makinesinin içine atmış. Çalıştırmış. Beklemiş beklemiş çocuk yok. Açmış kapağı, çocuk yok. Koşmuş komşulara;
“Amanın komşular, benim oğlan kayboldu.”
“Nerede bacı?”
“Çamaşır makinesinin içine atıverdim, yıkansın, deye.”
“Neeeeee?” dedi komşusu ve bayıldı heyecandan. Elif Gelin ne yapacağını şaşırmış öbür komşuya koşturdu.
“Komşu komşu, benim oğlanı çamaşır makinesinde kaybettim.”
“Ne arar kız çocuk orda?” Şaka sanmıştı komşusu.
Merakla eve koşa koşa gittiler. Kendine gelen Ayşe Hasan da onlara katıldı. Evin merdivenlerini üçer beşer çıktılar. Çamaşır makinesi hala çalışıyordu. Ayşe Hasan fişi çekti. Açtılar kapağı; bir köpük yığını vardı suyun içinde.
“İşte oğlun bacım…”
“Nerede oğlum, göremiyom ben?”
“Başın sağ olsun.”
“Ne o? Öldü mü benim oğlum?”
“Tabi baksana kemik bile kalmamış.”
“Vah yandım anam. Ben ne edeceğim şincik. Öldürür vallaha kocam. Hep onda kabahat, şu makineyi getirmeseydi.”
“Haber verelim, haber verelim Savcılığa.” dedi Ayşe Hasan.
“Olmaz, içeri atarlar kadıncağızı.”
“Atmazlar kendi düşmüş der.”
“Yok yok, yalan söyleyemem. Ben attım çocuğumu, ama pak olsun deye.”
“Anam bacım, bak seni atarlar içeri.”
“Atsınlar dışarıda ne yapacağım ki oğlum olmadıktan sonra.”
Ayşe Hasan ayrıldı. 5-10 dakika sonra polisler geldi. Savcı ve doktor onu takip etti. Gazeteciler merakla bakıyorlardı.
“Çocuğu ne yaptın?”
“Çocuğumu buraya atmıştım, yıkansın deye.”
“Sen mi attın çocuğu buraya.” diye savcı.
“He ya ben attım. Temiz olsun, yavrum deye.”
Doktor geldi baktı. Parçalar vardı ilaçlı suyun içinde.
“Otopsiye, çamaşır makinesini götürün.” dedi Doktor.
“Tutuklayın bu kadını, kocasını.”
Ellerini kelepçelediler götürdüler Karakola. Bir polis kaldı evde.
Sordu iddia makamı:
“Çocuğunu neden öldürdün?”
“Ben öldürmedim.”
“Ben attım diyorsun.”
“Ben attım; ama öldürmedim. Hiç yavrusunu öldürür mü ana? İçim kan ağlıyor. Beni de atın o makinenin içine. Yavrumu orada bulurum belki.”
“Buluşun.”
“Deli mi bu kadın?”
“Allah beterinden etsin.”
“Nereliymiş bu kadın ?”
“BOYNU İNCELİ” dedi bir kadın. Diğer bir kadın ekledi:
“SU İÇMİŞ DE KARAKAYA’dan.”

Tema Tasarım | Osgaka.com