Sınırlar, bireyi birey yapan çizgileridir aslında. Bireyi dış unsurlardan koruyan ve kendisinin de başkalarının özel alanlarına saygı duymasını sağlayan belirleyicilerdir. Sınırlar bireyle başlayarak toplumun her alanında vardır, olmak zorundadır. Çünkü sınırlar insanların birey olmasında ve birey olarak yaşayabilmesinde elzemdir. Aksi halde herkes her yerde, herkese karşı her zaman her istediğini yapar/söyler. Ama bu yazımda sadece aile içerisinde ki sınırları anlatmaya çalışacağım.
Her ailenin kendine ait bir sistemi vardır. Bu sistem içerisinde aileler varlığını devam ettirir. Anne baba ve çocuklardan oluşan bu sistemin beslendiği alt sistemler de vardır. Köken aileler, çevre ilişkileri vb. Aile bireylerinden birinde meydana gelecek olumlu /olumsuz değişim tüm aile bireylerini etkiler. O nedenle kişiler birey olarak var olmakla birlikte dâhil oldukları sistemlerinde etkileyeni ve etkileneni olarak yaşamını sürdürür. Sistemin iyi çalışması ve sisteme ait çarkların sağlıklı bir şekilde dönmesi için de aile içinde tüm bireylerin birbirleriyle ilişkilerinde sınırları olmalıdır. Çocuklar dünyaya geldikleri andan itibaren üyesi oldukları sistemin işleyişini öğrenir. Haliyle hayatını ve kişiliğini de bu sistemin etkisinde devam ettirirler. Aile içinde anne babanın birbiriyle ilişkileri ve iletişimleri çocukların gelecekteki tutum ve davranışları için birer kılavuz niteliğindedir. Bunun yanı sıra çocuklara gelişimlerinin her aşamasında yaşına uygun olarak sınırların belirlenmesi ve kurallarla tutarlı bir şekilde desteklenmesi her çocuğun hayatında çok kıymetli bir ebeveyn rehberliğidir. Düşünsenize hiç bilmediğiniz bir şehirde yol işaretleri ve levhalar sınırlı/yok. Yol sorduğunuz herkes de her defasında farklı bir yere yönlendiriyor sizi. Ne kadar can sıkıcı olur değil mi? Çocuklar içinde hayat böyledir. Hiç bilmedikleri bir derya denizdir onlar için dünya. Bu kocaman dünyada küçücük yüreklerine dokunurken, onlara gitmeleri gereken doğru yönü gösterirken tutarlı, kendimizden emin bir şekilde rehberlik edebiliyorsak ne kadar muhteşem bir iş çıkartıyoruzdur. Çünkü çocuğumuz; neyi ne kadar, nerede, kime karşı nasıl yapacağını bizden öğrenecek. Hem sözlerimizden en çok da davranışlarımızdan öğrenecek.
Ebeveynler olarak tüm bunları yaparken ve öğretirken, çocukların özel alanlarına, isteklerine, düşüncelerine saygı ile yaklaşıp onların sınırlarını ihlal etmeden ve bizim sınırlarımızı da ihlal etmelerine müsaade etmeden tabii. Mahrem alanlar, mahremiyet eğitimi dediğimiz şeyde aslında tam olarak burada başlıyor. Çocuk kendi bedenine bir sınır çizmeli, kim ne kadar yaklaşabilir ve kendisi kime ne kadar yaklaşabilir. Çocuklar verilecek doğru sınırlar ile kendilerini her türlü istismara yönelik tehlikelerden koruyacaktır.
Çocuklara sınır koyuldu çok güzel. Peki, eşler? Onların da birbirlerinin sınırlarını iyi bilmesi ve sınır ihlali yapmaması çok önemli. Herkesin ev içerisinde kendine ait bir alanı olmalı. Fiziksel, duygusal alanlar. Kim kiminle nasıl konuşmalı, nerede nasıl davranmalı, kim kimin nesine ne kadar karışmalı…
Tabi burada önemli bir hususu da atlamamak gerek. Sınırların en önemli belirleyicileri kurallardır. Ev içerisinde tüm aile bireylerinin ortak kararla belirlediği kurallar. Çocuklar da dâhil her bireyin davranışlarının sonuçlarından sorumlu olduğu kurallar. Mutlaka ailenin kırmızı çizgilerinin çok net olarak belirlendiği kurallar. Öyle tahmin ediyorum ki ebeveynler olarak en çok yaşanan sorunların başında çocuklara söz geçirememek vardır. Ebeveynin her söylediğine karşı çıkan çocuk, çocuğun her davranışına müdahale eden ve her isteğinin ardından kendini çatışmanın ortasında bulan ebeveynler. Peki, hiç düşündünüz mü tüm bunlar neden yaşanıyor olabilir?
Hiç dönüp baktınız mı çocuklarınızın hangi isteklerine, HAYIR, diyorsunuz ve neden diyorsunuz? Nelere evet diyorsunuz? Hayır deyince hayır olarak kalıyor mu yoksa çatışma ve inatlaşmanın galibi çocuklar geliyor ve Hayırlar Evet’e mi dönüyor? Yoksa hayır dediğiniz halde çocuğunuz aldırış etmeden bildiğini mi okuyor? Eğer bu sorulara cevabınız evet ise, sınırları koymakta ve uygulamada sıkıntılar olduğunu düşünebiliriz. Sınırları, kuralları çocuklara gelişimlerine göre küçük yaşlardan itibaren sakin bir ses tonuyla ve taviz vermeden anlayabilecekleri şekilde, açık ve net ifadelerle anlatmak gerekiyor. Anlatmanın yanı sıra mutlaka tutarlı olmak da şart. Bunun için geç kaldığını düşünenler olabilir. Geç kalmış olabilirsiniz, ama bundan sonrası için tutarlı olarak atacağınız adımlar sizi olmak istediğiniz yere götürecektir. Tabi bu süreçte çocuklara sakince, açık ve net bir şekilde nedenlerinizi anlatmanız ve çatışmalardan kaçınmanız da çok önemli.
Unutmayalım!
Aile olmak, eş olmak, ebeveyn olmak demek, herkesin sınırsızca, düstursuzca birbirine davrandığı bir olgu kesinlikle değildir. Ebeveynler çocukların her şeyine karışma hakkını kendinde görse de, aslında bu, çocukların kişisel sınırlarını yok saymaktır bir bakıma. Evet, ebeveynleri olabiliriz ama herkes bir birey. Herkes kendine özgü ve kendine ait bir hayatın yöneticisi. Onların geleceğini düşünürken bugünlerini yok saymadan, saygı ile doğru rehberlik ve sınırsız sevgi sunarak onları yarınlara hazırlayalım. Eşler olarak da karşımızdakini iyi kötü tüm yönleriyle kabul etmek ilk adım. Sınırlarına saygı duymak, sağlıklı bir iletişim geliştirmek de ikinci ve hayati adım. Çocuklarımıza sunacağımız en güzel yarınlar, bugün biz olarak, ama benliğe saygı çerçevesinde kurduğumuz aile sistemlerimiz olacaktır.
Sınırsız sevgi ile sınırlarınızı çizdiğiniz sistemler çarkınızın sorunsuz işlemesi dileğiyle…
HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta ailecek sınırlarınızı gözden geçirin derim. Ailenizin ‘Kırmızı çizgiler’ini de yeniden hatırlamakta fayda var.