Burada anlatılanların hiçbirisi kurgu değil, tümüyle yaşanmışlıklardır.
İki arkadaş oturmuş bir masaya söyleşiyor, Çınaraltı’nda…
“Mut’ta kaç devlet yurdu var, kaç cemaat yurdu, biliyor musun?”
“Bilmiyorum. Hiç düşünmedim bile…”
Bitişikteki masada da bir söyleşi var ve bir ses duyulur:
“Görüyor musunuz din düşmanlarını!..”
+++
İlice Köyündendir. Aynı yaşta üç arkadaşı daha vardır. Oyun arkadaşıdırlar, sırdaştırlar, sevinçte de hüzünde de yan yanadırlar. Bir gün diğer üçünün askerliği çıkar, bunun çıkmaz. Şaşırırlar buna. Bir bakarlar ki hepsi 55’li, bu 56’lı! Daha da şaşırırlar. Çünkü hepsi o güne kadar aynı doğumlu olduklarını bilirler.
Hepsi askere gidip bu gidemeyecektir! Olacak iş midir bu? Bir anda koca köyde konuşup dertleşecek, şakalaşacak, can ciğer kimse kalmayacaktır sanki.
Bir akıl veren olur buna. Babasıyla koşarlar Mut’a. Bir dilekçe yazdırıp, bir de tanık bulup varırlar mahkemeye. Bir çırpıda yaşını bir yaş büyütüverir yargıç.
Birlikte uğurlanırlar askere…
+++
“Hocantı Köyündenim ben. 11-12 yaşlarında çocuğum daha. Bir komşumuzun karpuz tarlasından iki tane karpuz koparıp, kırıp yedim…
“Kendi tarlamızda karpuz mu yok da başkasının karpuzunu koparıyorsun sen, ne emek harcadın ki onlara?” diye diye, eşeğin kendir ipiyle beni öyle bir dövdü, öyle bir dövdü ki babam!..”
+++
Mağaras Dağına yakın bir köydendir Ömer. Askerliğini doğuda yapar. Hiç izin kullanmaz, bu yüzden de 20 gün erken terhis olur. Sürüleri Mağaras Dağındadır, doğru oraya varır. Halaoğlu Mustafa’nın sürüsü de oralardadır. Mustafa bunun geldiğini öğrenince yanına uğrar:
“Hoş geldin bakalım. Askerliğini doğuda yaptın, iyi ettin izinde kullanmadın, şimdi sen Kürtçeyi anadilin gibi öğrenmişsindir artık.”
“Eh!”
“Keçinin Kürtçesi nedir, koyunun Kürtçesi nedir, biliyorsundur.”
“Tırnağına tüküreyim keçisinin! Koyuna daha değişik bir şey diyorlar, dedikleri de hiç anlaşılmıyor zaten!”
+++
Yolda iki kişiyle karşılaşır adam. İki kişiden birisi “Selamünaleyküm!” der buna. Bu da “İyi günler!” der onlara. Beş altı metre sonra iki kişi birbiriyle konuşur:
“Adama bak beee! Biz ona “Selamünaleyküm” diyoruz, o bize “İyi günler” diyor!”