Burada anlatılanların hiçbirisi kurgu değil, birebir yaşanmışlıklardır.
Adam köyde evindedir; karısı ölmüştür, yaşlanmıştır, çocuklarıyla pek arası iyi değildir…
Bir gün bir araba çıkagelir. Bir iki kişidir gelenler, cemaat yurdundandırlar…
“Amca yaylada bomboş bir tarlan varmış. Bize versen de nohut eksek oraya.”
Doğru; yaylada 40 dönümlük bir tarlam var, kırmızı toprak hem de, belki 15 yıldır da ekilmiyor…
“Olur.”
Ertesi yıl yine gelirler.
“Yahu Amca sevap kazanırsın, bize iki teneke tohumluk nohut alıversen!..”
“Tamam, alıvereyim.”
Bir yıl dolmadan bir daha gelirler.
“Gübresiz olmuyor Amca be, iki çuval gübre alıversen bize!”
“Tamam, iki çuval da gübre alıvereyim!”
Yumuşak buldular beni…
Tapusunu istemeye gelmediler ama!..
+++
Iraz köyün en güzel kızlarından birisidir. Küçük yaşta anası ölmüş, eve analık gelmiştir.
Büyüdükçe analığıyla sorunlar yaşamaya başlar.
Analık elinden kurtulmayı kafasına yazar, bunun için de başka köyden bir delikanlıyla kaçmaya razı olur.
Ama ne yazık ki vardığı evde de analık eline düşer!
Vardığı evin yıllar önce bir oğluyla bir kızı vardır. Oğul Çanakkale’de ölmüştür. Baba ille de bir erkek çocuğu daha istemekte ama ananın da başka çocuğu olmamaktadır.
Bir erkek çocuk umuduyla, dul bir kadınla daha evlenir. Hatta denilir ki, “Çocuk olduktan sonra kadını beğenmezsek, çocuğa sahip çıkar, kadını geriye gönderiveririz!..”
Evde iki kadın vardır artık…
Umulduğu gibi bir erkek çocuk doğar yeni kadından. Mustafa koyarlar adını. Adam çocuğa zaten sahip çıkar, kadına da.
Bir ara yeni karısıyla bir sır paylaşır adam. Kadın da bu sırrı saklayamaz, öbür kadına söyler. İlk kadın da, “Benimle paylaşmadığın bir sırrı onunla paylaştın” diyerek kocasına yüklenir kalır. Bunun üzerine de adam, “Sır saklayamadın” diye yeni karısını evden kovar.
İşte Iraz Mustafa’yla bu eve kaçmıştır!..
+++
“Köyde yaşıyoruz, yoksuluz. Kaymakamın yanına gelip anlattım durumumuzu. Yiyecek yardımı yaptılar. Kömür yardımı da yapacaklar ama Kaymakam “Şu şu belgeleri alıp yanıma gel” dedi. Bütün belgeleri topladım. Muhtarın da vermesi gerekir bir belge. İki kez kendim gittim vermedi, iki kez kocamı gönderdim vermedi. Kaymakamın yanına yeniden vardım. Uzattım belgeleri, “Dört kez muhtarın yanına gittik vermedi” dedim. Beni oturttu, bir de çay söyledi. Ben çay içerken muhtarı aramış. Muhtarın bir gelişi var ki, mührü orda bastı!”