FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 22 Ağustos 2022 232 Görüntüleme

KESTEL KANYONU GÜNLÜĞÜ / 3

Kanyon, “kamp yeri burası” çocuklar dedi.
Dedi demesine ama, ekip ilk ayrılığını da yaşadı.
“Kamp yerinden olsun, tartışma” dedim, Yılmaz hocaya.
Gidiş yönünde, korunaklı bir alan.
Suya bitişik.
Belki yatarken sıkışacağız biraz.
Kanyon formu, doğal esinti yaratıyor, hava akıntısı güçlü.
Vakit ilerledi, Kestel ikinci bir kamp yeri verecek mi, bilmiyoruz.
Yılmaz, Ahmet. Bukay olarak, tercihimiz bura.
Hamza, Erhan, Serdar, Mustafa, ilerde solda, oldukça rüzgar alan, açık bir alanı tercih ediyorlar. Burası, sudan uzak ve yatacağımız yere ulaşmak için, riskli geçişi olan bir yer.
Sudan uzak olması, yemek için önemli.
Çay yapılacak, bulaşık yıkanacak, dişler fırçalanacak falan.
Karşılıklı bir bekleme yaşandı ve grup, Doğal Lider Yılmaz hoca’ya uydu.
Yemek burada yapılacak, yenecek.
İkinci grup, yatmak için ileri gidebilecek.
Orta yol bulundu, yemek işine geçildi.
Uzatmıyorum, bütün geçiş süresince, Yılmaz hocanın yemeklerini yerken, parmaklarımızı yedik. Hele son akşamki, birer bardaktan ibaret balık çorbası yok muydu…
Dört günlük yiyeceklerimiz, ortak hesaptan alındı. Tamamı sırt çantalarımızda. Plana göre, günlük tüketeceğiz.
Bütün yaşamı boyunca, erken yatıp erken kalkan ben, Kestel’de de erken yattım, erken kalktım. Aslında, ekip, hep erken yattı da, erken kalkan sadece ben oldum.
Oldukça dayanıklı, deneyimli yedi sporcuyu, Kestel, salladı doğrusu.
Erken kalkınca, ateş yakıp çay demlemek bana düştü.
Prometeus gibi hissettim kendimi.
Kestel’de sabah erken oldu desem doğrudur.
Yattığımız yerler, normalde yatmayacağımız yerler olsa da, uyku tulumlarımızın içinde, mışıl mışıl uyuduk, uyandık.
Kahvaltıyı yapıp, zamanlardan, 08.00 gibi, sırt çantalarımızı omuzladık.
Kanyonu ilk defa geçiyor olmanın, merakla harmani, istekli halimiz, oldukça istekli.
Yanı sıra, kanyon kanyon oldu artık. Daha bir sevinçliyiz.
Mutlu bir dağcı olarak, didik didik bilirim Kestel Dağı’nı. Ayak basmadığım yeri yoktur diyebilirim.
Gökyüzünden ve kanyon açıklıklarından, nerede olduğumuzu çıkarmaya çalışıyorum. Önceden, kanyona girdiğimiz köprünün oradan, Say Pınar’dan girip, dağdan kanyona paralel yürüyüp, bu gün varmayı öngördüğümüz, Kara Köprü isimli ahşap köprüyü geçmiştim. Bu yürüyüşten önce, yine bir Kestel geçişimde tanıştığım, saha korucusu Muhammet ile Beyler Konağı üstünde oturup, kanyonu konuşmuştuk. Yanı sıra Muhammet, yasal zorunluluk var diye, geçişimi, Milli Parklar Müdürlüğüne bildirmişti. Müdire hanımla telefonda konuşmuş, geçiş nedenimi anlatmıştım.
Bu geçiş içinde, aynı müdürden izin aldık.
Görünüşe göre, bizim kadar heyecanlı idi.
Kara Köprü ve hikâyesini, Beyler Konağını, Teke Kayası’nı, Kudret Hanı’nı o zamandan bilirim. Köprünün her iki çıkışında bulunan, kol gücü ile oluşturulmuş, “ze” yol, çok değerli gelmişti bana.
Bu bilgilere göre de, kanyon içinde, Kara Köprüye varmamız yakındı.
Derken köprü göründü.
Buraya kadar birkaç ip inişi, birkaç atlama yapmıştık. Batak ve sazlık artık bitmişti. Su debisi kısmen artmıştı. Bu gösteriyor ki, kanyon duvarlarından su alıyor. Tatlı su. Konut ve tarım alanı olmayan yerlerden. Bu da demektir ki, kanyon suyunu içmemiz, bizde sağlık sorunu yaratmayacak.
Çantalarımızı indirip, mola verdik. Köprünün hikayesini anlattım arkadaşlara. Hemen sağımızda yükselen Teke Kayası’na çıkmayı önerdim, ama yorgunluk var.
Köprü fotoğraflanırken, Teke Kayasına tırmandım. Daha önceden bilirim. Burada, cep telefonlarından, mesaj gider ve alınır, ama görüşme yapılamaz. Yine de aramak istediğim üç kişiyi aradım. Görüşemedim tabi.
Kanyon basın grubunu aradım, yer bildirdim.
Seksen yedi metreye yaklaştık.
Devam edecek…

Tema Tasarım | Osgaka.com