Hastane Döner Sermaye Saymanı Salih Amca,Erdemli Alata Döner Sermaye Saymanı Aziz Amca, Bekir Korkmazgil, Babam Hızır Üçyıldız ile birlikte Şair Yazar Hasan Hüseyin Korkmazgil’i konuk ettik. Şimdiki Kaymakamlık lojmanı civarında yer alan Muhammet Yazar’ın çay bahçesinde bir araya geldik. Şiirler okundu, söyleşiler yapıldı. Sonra Taş Köprü, Pazar Karşı’dan yürüyerek Tekir Ambarı su sarnıcına gittik. Oradan Saffet Bekaroğlu Çamlığından Göksu’ya bakıp, söyleşiler kuruldu.
Daha sonra Saffet Bekaroğlu’nun imece ile yaptırdığı yoldan Silifke kalesine ulaştık. Kaleyi hem gezdik, hem taşların üstünde oturup söyleşiler yaptık.
Kalenin ucunda yer alan yerden Akdeniz’e doğru giden Göksu nehrine hayran, hayran baktı.
“Şu akar suya bakın, şehri ortadan bölmüş, verimli ova uzanıp gidiyor. Allahın bir lütufu. Burada yaşamak büyük şans olmalı.” Kardeşi Bekir Kokrmazgil’e baktı, baktı.
“Kardeşim buranın tadını çıkar. Güzel insanlar, bir araya gelin, burada sohbet çok tatlı olur.”
Aşık Kul Hasan, 1960 yılında köyden ayrılır. Önce Mersin’e, oradan da Silifke’ye yerleşir. Say Mahallesinde Kara Hüseyin’in evinde cemlere katılır. O yıllarda dört sayfalık destan dediğimiz, şiirlerini, okuya okuya gezer, onları satardı. Çocuklarının geçimini sağlardı. Onu birkaç yıl sonra Mersin’de bir gecede gördüm. Kızı Gül ile sahnede türküler söylemişti. Daha sonra Ankara’ya taşınmıştı.
O yıllarda Silifke’yi sel basmıştı. Kale’ye çıkıp, 8 kıta şiir yazmıştı. Onu anımsadım, onlarla okudum.
“Silifke’nin suyu bulanık akar,
Güzeller kaleye çıkmış ovaya bakar.
Akar akar garibanların bağrını yakar.
Millet çamura batmış dolaşır çocuklar.”
Silifke’de bir süre meclis üyeliği yapan Bekir Korkmazgil’i gördükçe onu anımsardım. Onu daha sonra bir iki etkinlikte gördüm. Şiirlerini arkadaş toplantılarında okuyarak paylaştık. Bekir Korkmazgil’i üç yıl önce Hakk’a uğurladık. Şimdi kardeşi ile buluşmuşlardır.
37.ölüm yılında onu Halk TV Yapımcısı Serhan Asker’in sunduğu programda; Eşi Azime Korkmazgil, İlyas Salman, Sanatçı Tolga Çandar, Temmuz Salman ve ev sahibi Mersin Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit birlikte andılar.
Zaman zaman onun şiirlerini beste yaparak okuyan Selda Bağcan, Ahmet Kaya’dan türküleri ile anıları dile getirildi. İlyas Salman, Tolga Çandar ile birlikte onun şiirlerini çalıp, söylediler. Nevzat Çelik onun şiirlerini yaşayarak okudu. Eşi Azime Öğretmen çok güçlü hafızası ile şiirlerini, anılarını anlatırken, geçmişe gidip geldik.
Sanki Silifke’ye tekrar geldi. Onun ile Kale yamaçlarında dolaştık. Şiirler okundu. Onun ile birlikte olduğumuz güzel insanlar şimdi aramızdan ayrıldılar. Ama onlar sanırım orada yine dost söyleşilerine devam ediyorlardır. Hepsini saygı ile anıyorum. Aydınlık içinde olsunlar.
Onu sizlerle buluşturmak istedim. Yaşam öyküsünü paylaşıyorum.
Şair ve yazar (D. 1927, Gürün / Sivas – Ö. 26 Şubat 1984, Ankara). İlkokulu doğduğu yerde bitirdikten (1939) sonra, 1942’de parasız yatılı sınavını kazanarak ortaokulu Niğde Ortaokulunda, liseyi Adana Erkek Lisesinde (1948) okudu. Liseyi bitirdiği yıl tutuklanarak yargılandı ve yargılandığı suçtan beraat etti. 1950 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun oldu.
Kahramanmaraş Göksun’da öğretmenliğe başladıktan altı buçuk ay sonra, siyasi eylemde bulunduğu gerekçesiyle alınıp yargılanarak, Ceza Yasasının 142. maddesinden iki yıl hapis cezasına çarptırıldı ve öğretmenlik görevine son verildi (1951). Serbest kaldıktan sonra trenlerde, kahvelerde, otellerde karakalem portreler çizerek, tabelacılık, arzuhalcilik, hayvan bakıcılığı ve toprak işçiliği yaparak (1954-60) geçimini sağlamaya çalıştı. Folklorla uğraştı, mizah hikâyeleri, radyo oyunları yazdı. 1960’ta İstanbul’a, sonra Ankara’ya yerleşti, Akis dergisinde çalıştı, bir süre de Ankara’da Forum dergisini çıkardı ve yönetti (1968-70).
Kızılırmak şiirini, derginin yazı işleri müdürlüğünü bir sayı için üstüne alarak, Dost dergisinde (1959) yayımladı. Ancak bu şiir kitap olarak çıktığında, yine Türk Ceza Yasasının 142. maddeden hakkında dava açıldı, yargılandı, beraat etti. 1965 ve 1973 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisinden milletvekili adayı oldu. Ankara’da Yenigün gazetesinde yazarlık ve idare müdürlüğü yaptı. Yeni Toplum dergisinde ve Yeni Halkçı gazetesinde çalıştı, oradan emekli oldu. Bir beyin kanaması sonucunda yaşamını yitirdi.
Şiire, Erzincan depreminde ölenler için hece ölçüsüyle ağıtlar yazarak (1939-40) başladı. Lise yıllarında ise şiir onun için vazgeçilmez bir tutku olmuştu. Hece ve aruz ölçüleriyle şiir denemeleri yaptı. Ağustos Şiiri başlıklı ilk şiiri 1959 yılında Dost dergisinde çıkmıştı. O tarihten itibaren Dost (1959-66), Yelken (1959-64), Varlık (1960), İmece (1961), Ataç (1962-63), Yön (1962), Sosyal Adalet (1963-65) ve Gelecek (1971-72) dergilerinde çok sayıda şiir ve yazısı yayımlandı. Yine bu yıllarda mizahî hikâyeler yazıp yayımladı. Kavel (1963) adlı ilk şiir kitabıyla 1964 Yeditepe Şiir Armağanını, Kızılkuğu (1971) ile TRT’nin 1970 yılında açtığı sanat yarışmalarında Şiir Başarı Ödülünü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak ve Nevzat Üstün şiir ödüllerini aldı.
İlk kitabı Kavel adını, işçileri başarılı bir grev yapan bir fabrikanın adından aldı. Bu kitapta emekçi halklara olan sevgisini açığa vurdu. Şiirlerinde, İkinci Yeni şairleri gibi deformasyon tekniğini ve bazı biçimsel açılımları kullanırken, onda Nâzım Hikmet ve Attilâ İlhan gibi şairlerin etkileri de görülür. İkinci kitabı olan Temmuz Bildirisi’nde (1965) de ilk kitabı gibi toplumsal olaylarla bireysel duyarlıklar, doğa ve insan sevgisi iç içe geçmiştir. Sonraki kitabı Kızılırmak’ta (1966); “… şairin derin duyarlılığı, gür sesi, geniş soluğu, renkli hayali, işlek Türkçesi ile diyalektik bir görüş ve insancıl bir bakışa yaslanan hayat ve tabiat sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, devrim ve bağımsızlık özlemi birbiriyle kaynaşarak etkili bir bileşim meydana getirirler. Bu lirik birleşimin düzeyi yalnızca H. Hüseyin için değil, son dönem toplumcu şiirimiz için de bir aşamadır.” (Asım Bezirci)
Hasan Hüseyin, şiirin somut olduğunu ısrarla belirtir ve bu anlayışını da şu sözlerle dile getirir: “Yıllardır yazar, çizer, söylerim: Bilineni bilinmeze, görüneni görünmeze, duyulanı duyulmaza, kısacası, somutu soyuta itme değildir şiir’in işi. Tam tersi: Bilinmezi bilinir, görünmezi görünür, duyulmazı duyulur, duyumsanmazı duyumsanır, algılanmazı algılanabilir yapmaktadır.”
ESERLERİ:
ŞİİR: Kavel (1963), Temmuz Bildirisi (1965), Kızılırmak (1966), Kızılkuğu (1971), Ağlasun Ayşafağı (1972), Oğlak (1972), Acıyı Bal Eyledik (1973), Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin (1974), Koçero Vatan Şiiri (1976), Haziran’da Ölmek Zor (1977), Filizkıran Fırtınası (1981), Acılara Tutunmak (1981), Işıklarla Oynamayın (1982), Kandan Kına Yakılmaz (1985), Tohumlar Tuz İçinde (1988).
MİZÂHİ HİKÂYE: Öhhöö (1964), Made in Turkey (1970), Bıyıklar Konuşuyor (1971), Gülelim de Bilelim (1973).
GEZİ: Bağdat Basra Yollarında (1974).
ÇOCUK KİTABI: Aşıcı Baba (1081), Eşeğin Gözyaşları (1981), Ormanın Öcü (1981).
KAYNAKÇA: Asım Bezirci (Dost, Mayıs 1970) – On Şair On Şiir (1971) – Temele Gül Dikenler (1977), Bedrettin Cömert / Hasan Hüseyin Şiirine Giriş (Yansıma, Nisan 1973), Atilla Özkırımlı / Türk Edebiyatı Ansiklopedisi III (s. 613, 1973), Zeki Büyüktanır / Dilimiz ve Hasan Hüseyin (1983), Hasan Hüseyin Yalvaç / Bu Bir Hasan Hüseyin Korkmazgil Kitabıdır (1995), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Azime Korkmazgil / Gök Mavisi Bir Türkü (2003), Mehmet Nuri Yardım / Yazar Olacak Çocuklar (2004), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2007).