FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 10 Ağustos 2021 729 Görüntüleme

GÜLNAR BARDAT’TA LAVANTA BAHÇESİ

Bir Cuma sabahında Gökbelen’den yola çıktık. Gülnar, Köseçobanlı derken 63 km. bittiğinde aradığımız yeri bulduk. Bardat Sayvant Lavanta Bahçesi 1,7 km. sonra bahçenin önünde aracımızdan indik. Bizden önce Hatay plakalı bir araç gezisini tamamlamış, gidiyordu.
Hafta içi olunca Sayvant’ta kimseyi göremedik. Toprak yoldan yürüyerek Hasan Ulu adına yapılan hayır çeşmesinden bir su içtik. Yanında atalarının gömütleri var. Bir hayır dua ettik.
Eski evlerin kapıları, pencereleri lavanta bahçesi içinde yerleştirilmiş. Kapının birinden içeri girdik. Konulan koltukta oturup bir poz verdik. Salıngaçta sallandık. Adım adım gezerken lavanta kokularını nefesimize çektik. Lavanta kokuları, katran ağacı kokusu ile birleşti, efil efil esen Toros rüzgarı nefesimizden ciğerlerimize doldu.
Hazırlanan seyir kökünden bahçe daha güzel gözüküyordu. Hele Bardat Ovası, onu çevreleyen tepeler. Ova ekilmeyi bekliyor. Şimdilik ceviz, badem ve yeni ekilmeye başlanan lavanta bahçeleri.
Lavanta bahçesini gezince, karnımızın acıktığını hissettik. Ama Sayvant’ta bu gün kimse yoktu. O yörük çadırında oturup, sıkma böreğimizi kömür çayında yiyemedik. Siz siz olun hafta sonları gidin. Bizim gibi avucunuzu yalamayın.
O tozlu yollardan ağır ağır ana yola çıktık. 2 km. sonra Bardat Pazarı’na geldik. Pazar yerinde Ayşe Teyze’nin sıkma böreklerini aradık. O da artık pazarda ekmek yapmaz olmuş. Fırına gidip, peynirli pide ve çay ile kahvaltımızı tamamladık.
Ermenek baraj gölünden su bekliyorlar. Verimli Bardat Ovası daha da yeşillenecek. Gezende’den gelen incir, üzüm, sebzelerin yanına onlarda sıralanacak. İşte Bardat Pazarı, araçlar her yanı kaplamış. Park yeri yok. Daha önce var olan yere iki inşaatçı briketleri doldurmuş. Jandarma aracı trafiği yönetmeye başlamış. Pazar yerinin ortasını basmacılar kaplayınca, sebze satanlar yolun kenarına gitmek zorunda kalmış. Biran önce pazar yerine bir düzenleme yapmak zorunlu hale gelmiş. Haydi Gülnar Belediyesi görev başına. (Birkaç yıl önce gittiğimizde daha düzenli idi.)
Pazar yerinde Karaman’dan, Mut’tan gelmiş çerçiler, basmacılar var. Ama esas pazarcı başta Gezende’den gelen sebzeciler var. Kendi ürettikleri incir, üzüm, domates, biber, soğan, salatalık, yeşil fasulye, ceviz, kekik, karpuz, kavun yer alıyor. Gülnar Bazarı’ndan biraz pahalı. Cuma günü olunca civar yerleşim yerinden gelenler var.
Cami den anons yapılıyor.
“Yangın bölgesine yardım yapmak isteyenler gelsin” diyorlar.
Taşucu’ndan komşumuz Kiraz – Hüseyin Öz’ü ziyaret ediyoruz. Bardat Pazarına 200 metre, babadan kalma yerlerine ev yapmışlar. Çevresinde lavanta bahçeleri var. Badem ekmişler. Onun bakımı ve yaylada emekliliğin tadını çıkarıyorlar. Kahve ve sohbet çok zevkli oldu.
Oradan yolumuz Konur köyüne oldu. 1975 yıllarda vekil öğretmenlik yaptığımız dönemde öğretmen arkadaşımıza ulaşmıştım. Ceyhan Acar ve Alime Acar. Onları ziyaret ettik. Çoğu eğitimci olan akrabalar bir araya gelmişler, yan yana evler yapmışlar. Birlikte yayla yaşamı devam ediyor. Kış aylarında çoğu Mersin’de. Çocukları büyümüş, onlar gibi memur çalışan olmuş.
Yüğlük dağlarından esen rüzgarı karşımıza alıp, kömürde pişen çayımızı yudumluyoruz. 1975’li yıllar, Ayva gediği. Okul, belediyelik olan Fatih, ama ısrarla Ayvagediğili olma duygularını alkışlıyoruz. Bir zamanlar Çapar’ın mahallesi iken, şimdilerde Çapar Ayvagediği’nin mezrası olmuş. Alime Öğretmen Konyalı idi. Yeğenlerinin düğüne gitmiş, onun ile görüşme olanağımız olmadı. Kardeşi Arife Yıldırım ise Konya’da yaşamına devam ediyormuş. Halil Eroğlu öğretmenin kulaklarını çınlattık. Ormandan okul için kestiğimiz çam odunu. Onun öyküsü.
Bir dalgınlık oldu. Hem Hüseyin Öz, hem de Ceyhan Acar öğretmen ile bir anımca fotoğraf karesi çekmedik.
Gün ikindi olurken, Gökbelen’e dönüşe geçtik. Kayrak’a yaklaşırken, aşağılarda Aydıncık ve Yeşilovacık taraflarında dumanlar göklere yükseliyordu. Durup aşağılara baktık. Gözlerimiz buğulandı. İçimiz cız etti. O kuşları, kertenkele, koçmar kelle, yılanlar…
“Anamur yolları yar yar
Kayra’da çakıllı a canım.”
Kayrak köyüne saptık. Eski tarihi çeşmeden bir su içip, su kabımızı doldurduk. O eski tahta köşkün yerinde beton vardı. İki kasap, bir kahve. Eski yoldan devam edip, Çoğa Alanına ulaştık. Yol kenarlarında yörüklerin yurtları vardı. Su bulan bir yer çevirip avar ekmiş. Ara özlerde buğday, nohut ekliyor. Değirmenci sarı buğday ekilmişse hemen satın alıyor. O meşhur Kayrak unu yıllardır sarı buğdaydan yapılıyordu. Şansınız varsa değirmenciden Kayrak unu, nohudu alıyorsunuz. Eh mercimek, fasulye var. Ama başka yerlerden temin ediyor.

Tema Tasarım | Osgaka.com