Uçurumun kenarında bir ulus, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Ve küller arasında doğan bir Cumhuriyet. Tek adam, hem de ümmet hükmeden bir yönetimden, bir gece de Cumhuriyet. Tek adamdan, halkın egemenliğine geçiş.
Halk egemenliği ile bağımsız yaşamak için iktisadi kalkınma. Üretmek, üretmek bolca üretmek. Pancarı şeker yapmak, pamuğu entari yapmak. Odunu kağıt, üzümü pekmez, şarap yapmak. Yerin altında maden çıkarıp, onu makine parçası yapmak.
Ülkede sanayi devrimi yapmak. Cumhuriyet değerlerine saygılı Ruslar ile beraber fabrikalar kurmak.
Ama dünyada sömürmeye alışmış, kapitalist ülkeler. Ürettiğimiz zeytinyağına karşı, sıvı yağ, ürettiğimiz uçağa karşı, daha ucuz uçak vermek. “Zeytinyağlı yiyemem, basma fistan giyemem” türkülerin bile ırzına geçtiler.
1950’li yıllarla üretime karşı devrim başladı. Cumhuriyete karşı şeriatın ayak sesleri. Halk yönetiminden tek adama özenme. Halkı kandırmak, ikna etmek zor. Ama bir tek kişi egemense iş kolay.
İşte Cumhuriyet kazanımlarına karşı bir yol buldular. Biz devlet olarak yapamadık. Gelsin birileri gelsin işletiversin. Adını özelleştirme koydular. Ben ona Özelleştirme Gıygıdısı adını koydum. Usturuplu yalanı halka yutturdular. Fabrikalar tek tek özelleştirilip sattılar.
Önce Sümerbank, SEKA, Demir Çelik, Şeker Fabrikaları özelleştirip, ona buna peşkeş çektiler. Üretim durdu.
SEKA Akdeniz, yani bizlerin çalıştığı kağıt fabrikası özelleştirme yapıldı. Karşı çıkışlara kulak veren olmadı. Bu işten para kazanan nakliyeciler, “biz alırız fabrika daha iyi çalışır” dediler. Birisi 35 milyarlık muhammen bedel ile 105 milyar dolar bedelle satın aldı. Sonra 2 milyar doları değerlik teminatını yakıp vazgeçti. Bir daha o teklifi veren olmadı. Aylarca parçalayıp, hurdaya verildi. Oysa fabrika 2000’li yıllarda yenilenmişti. Son hızla üretime devam ediyordu. Ama İtalya bundan rahatsız. Fabrikayı kapattırmak için 10 milyar doları verdiler. Birileri kapattı. Avrupa’da tek kaliteli kağıt üreten fabrika kapatıldı. Yalnız burası değildi. Dalaman, Afyon, Balıkesir, Bolu, İzmit, Çaycuma, Aksu aynı konumda yok edildi.
Şimdi kağıt üretilmiyor. Tamamı yurt dışından ithal, samandan selüloz üretiyorduk. Şimdi ineklerin samanı komşudan ithal ediliyor.
Bu örmek diğer fabrikalarda uygulandı. Şu anda üreten toplum yerine tüketen toplum olduk.
Amaç Cumhuriyete düşmanlık etmek, kazanımlarını yok etmek. Bazı solcu liberaller dediler ki, “özelleştirme olmazsa, özerkleşme olsun.” İkisi de aynı çıkıyor. Sonra tek adama gidişte “yetmez ama evet” dediler.
Cumhuriyetin 102 yılında Cumhuriyet kazanımları yok edildi. Şimdi satacak yer kalmadı. Kanal açıp, boğaz manzaralı evler, saraylar yapmak. İlle de satmak.
Yolda, sokakta Sekalılar daha önce siyasal anlamda ayrı kulvarla iken şimdilerde kol kola Cumhuriyet kazanımlarını geri getirmek için bir araya geliyorlar. Dalaman, İzmit ve Silifke’de örgütlenip, 18 Nisan ve 29 Ekimlerde daha önce olduğu gibi kahvaltı, yemeklerde bir araya geliyorlar.
18 Nisanda Sekalılar Göksu Otel yemek salonunda bir araya geldiler. Sunumu Gürdal Bozpınar’ın yaptığı gecede saygı duruşu ve İstiklal Marşı ardından Dernek Başkanı Aytaç Kurt ve Kurucu Başkan Celal Necati Üçyıldız, Cumhuriyet ve SEKA ile ilgili konuşmalar yaptılar. Yemekler yenildi, oyunlar oynandı. Marşlar söylendi.
Kağıt üretmek, ama her şeyden öteye özgür yaşama, halkın iradesi gibi kavramları yeniden yaşamak için haykırdılar. Yemek bahane idi. Çalıp, oynama, içlerindeki ruhu ortaya çıkarmak için bir eylemdi. Bayram sevinci ile mücadele ruhunu ateşlemek için bir eylemdi.
Yerel yönetimler bir el atarsa, o zaman müzeler kurulacak, lokaller açılacak. SEKA emeklileri, eş ve çocukları SEKA’lı bilinci ile sevdası ile bir olmaya devam edecekler.
Cumhuriyet bayramı kutlu olsun. Umut etmek, Cumhuriyet kazanımlarını geri almak. Mücadele ışığı hiç sönmesin.
CUMHURİYET VE ÖZELLEŞTİRME