Bugünlerde arı en çok acı bal yapıyordu…
Ve öylesine bir iki insanlık sarsıntısı yaşamıştı ki o; Ağrı Dağı kadar yorgun ve kaygılı, Çukurova kadar ezilmiş ama umutlu, şiirler ve türkülerle okşanmışçasına coşkulu ve uzun soluklu, İbrahimli ve Çukurbağ köylerine bakan Direkkaya kadar yalın ve dikti. “Nasılsın?” diye sorulunca, o “Çok iyiyim” “bulaşıcı hastalığı” ona da bulaşmıştı…
+ + +
“Akşam akrep bastı evimizi. On sekiz buçuk akrep gördük yahu! Bu zıkkımın yarımı da olurmuş demek ki! On ikisini öldürdük bak, onlarda bizim beş buçuğumuzu öldürdüler. İnanılır gibi değil, ama aynen böyle oldu. Üstelik unuttuklarım da var daha…
Dün evimizin bahçe duvarını yaparken dört akrep görmüştü usta da; ikisini öldürmüş, birisi kaçmıştı, kaybetmiştik, birisi de ustayı parmağından sokmuştu ya… Hep bundan…
+ + +
“Emekli bir arkadaş gitmiş belediyeye, mezarlıktan mezar yeri satın almış. Elinde bir krokiyle de bana geldi. Mezarlığa gidip, yeri bulup, çevresine yarım metre yüksekliğinde beton dökeceğiz.
Aldığı yer altıya altı metre. Ölçüp, dört köşesine kazıkları çaktım. Kalıplarım hazır. Ama adamda bir sıkıntı var. Derken içindekini döktü:
“Yahu Usta bee, şu kazığı yarım metre dışarı çaksak!”
“Olur, sen nasıl istersen!”
Adamın mezarlığı yarım metre çoğaldı!
İki kişiyiz biz. Öğle olmuştu zaten, yemeğe götürdü bizi. Lokantaya varınca, “Siz yemeğinizi yiye durun, ben biraz sonra gelirim” diyerek çekti gitti. Dediği gibi, yarım saat kadar sonra geldi. Arkasından da yeniden mezarlığa gittik.
Varınca bir de ne göreyim! Adam buraya gelmiş meğer, kazığı yarım metre daha dışarıya çakmış!
“Usta bunu böyle yapalım gel!”
Canım sıkıldı bu kez.
“Ulen abi, bu dünya için an kaktıranı çok gördüm de, öbür dünya için an kaktıran ilk seni görüyorum!”
Adam bir bozuldu bir bozuldu ki…”
+ + +
“Zaten pis bir kızdı, temizliğe pek özen göstermezdi. Oysa benim için birinci koşul temizlikti. Yine de benim hiçbir zorlamam olmadı ayrılmamızda. Tümüyle kendi kararıyla ayrıldı. Bu konuda içim çok rahat. Ama baştaki ‘zaten’ sözünü kullanmasaydım keşke! Ondan kurtulmuşum, buna da sevinmişim gibi bir çağrışım yapıyor çünkü. Oysa öyle değil…