FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 15 Ocak 2024 75 Görüntüleme

ALMANYA İZLENİMLERİ İKİ / 5

Bir cumartesi daha, bir bir bulutlar tek bir bulut olup tüm gökyüzünü kaplamışlar; yağmur, yağmur, yağmur…
Yolumuz bir kasabaya, Monschau’ya, belki oranın bulutları bir bir kavgalıdır!
80 km. uzaklıkta bu kasaba. Ortaçağda Almanya’nın tekstil fabrikaları buradaymış, doğasıyla da doyumsuz bir yer burası. Ahtapot kolları gibi koyaklar, göz kamaştırıcı yapılar, tümüyle ormanlık, güzeller güzeli anlayacağınız. Ama buranın bulutları da örgütlü, hem bundan hem de yoğunluktan, araçtan bile inemedik.
Çam, sedir ve meşe ormanlıkları… Almanya’nın insanları gibi ağaçları da uzun boylu hep. Başka bir yoldan geriye dönüyoruz ki üç bayrak var burada; Almanya’nın, Hollanda’nın ve Belçika’nın, üç devletin sınır üçgeni. Buralarda neden bayrak bu kadar az da bizde yer gök bayrak. Buna biraz kafa yormak gerekir aslında.
Kentler arası tümüyle otoban, otobanlar parasız burada ve % 60’ının altyapısı Hitler zamanındanmış.
Dil bilmemek ne kötü! Gezip yoruldukça, biraz soluklanmak için bir tek kilisenin kapısı açık bana. Giriyor, yarım saat dinleniyorum. Dün ne oldu bakın; kiliseye yakın bir ormanlığın içinde yürüyüş yapıyorum, öğleden sonra. Çan çalmaya başladı birden. Bizdeki ezan kadar uzun olmasa da, uzun sürdü yine de. Dedim ki kendi kendime, “Hani bizde zaman zaman cami önünde aşure dağıtırlar ya, belki burada da böyle bir şey vardır, Noel de yakın zaten, senin payına da bir şeyler düşer, yürüyüş sen dur, koş oğlum Nihat, hatta uç!..”
Bir geldim ki, kilise yaklaşık 500 kişilik, 40-50 tane kadın erkek, 30 kadar ilkokul öncesi çocuk, başlarında öğretmenleri, (bir öğretmene en fazla 7-8 öğrenci) etkinlik yapıyorlar; oyun oynadılar, şarkı söylediler. Sanırım kilisenin okulu.
Yine Ren’leyim, doymadığım. Epeyce kabarmış dünden beri. Bir kütük gidiyor salına salına, koşsam koşsam yetişemem, “haydi kolaysa bir de yukarı git bakalım, böyle salına salına!” diyorum içimden. Gemiler de böyle, belki de bana göre; akıntı yoğun; yukarı gidenler tıslaya tıslaya, yorgun yorgun, aşağı gidenler ekmek elden su gölden, salına salına sanki.
Dışarıya çıktığımda en çok duyduğum seslerden birisi uçak sesi. Ama 15 gündür bir tek uçak göremedim arkadaş! Ne mutlu bana ki bugün öğleden sonra görebildim ancak, hem de onlarca.
Martin Luther’in yurdu Almanya. Kilisenin, cehennem korkusuyla insanlara cennetten toprak sattığı yıllar. İşte Martin Luther, “Tüm cehennemi satın aldım, artık cehennem benim, kimsenin korkmasına gerek yok” diyerek yepyeni bir çağ açıyor Almanya’da ve dünyada.
Noel yakın ya, her yer Noel çamı; işyerlerinin ve evlerin önü, havaalanları… Ve de Noel Babalar…
Biz çürüyüp duruyoruz…
Almanya ise kurallar devleti, kurallar kültürü de diyebiliriz buna.
Ve işte yazı dizimizin sonuna geldik. Ol öykü nedir öyleyse?..
Şudur ol öykü; gezdim, gördüm, yürüyüş yaptım, okudum, (iki kitap) yazdım…
Ya doya doya para harcadın mı?
Aman aman, orayı hiç deşelemeyin, hiç!
Ve günaydın Türkiye’m, günaydın Mut’um, günaydın dostlarım, arkadaşlarım, mutfağım…
21 günün 21 katı özlemle…

Tema Tasarım | Osgaka.com