FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 24 Mayıs 2022 373 Görüntüleme

EBRU GELENEKSEL TÜRK SÜSLEME SANATI

Yapmaktan çok büyük keyif aldığım kadim sanat “Ebru Sanatı” öncelikle kenar süslemede kullanılan geleneksel eski Türk süsleme sanatlarındandır. Ebru geçmişte çeşitli dillerde “Bulutumsu” anlamına gelen kelimeler ile çeşitli şekillerde adlandırılsa da zamanla değişikliğe uğramış ve son haliyle günümüzde Ebru diye ifade edilmektedir. Usta -çırak ilişkisi ile öğrenilen bir sanattır. Fırçası, boyası, çalışma alanlarının uygunluğu, teknesi, suyu, boya yapma araç ve malzemeleri de kendisi gibi özeldir. Birde bunlara tekne başındaki kişinin duygusal halinin önemi de eklenmelidir. Has ebruda kullanılan malzemeler tabiattandır, doğaldır, Bir defa yapılan ebru deseni tekrar yapılamaz, her desen tektir, kendisine hastır ve özeldir. Bu sanatın ayrıca tasavvufi bir felsefesi de vardır. Sabır ve sevginin yoğurulmasıdır. İçeriğinde güzelliklerin harmanlanmasını buluşturur.
Ebru belli malzemelerle, özellikle kitre ve öd ile koyulaştırılmış teknedeki kıvamlı suyun üstünde, değişik yöntemler kullanarak erimeyen boyalarla, nakışlı desen elde etme sanatıdır. Bilhassa da renklerle oynamayı seviyorsanız onların size sunduğu bu coşku yaşanmaya değer bir andır. Teknenin başı en güzel terapidir, tekne ve su ile sanatçı arasında ruhsal bir bağ oluşur, sanatçı teknenin başından ayrılamaz. Orada zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Masalsı duygular sizi kendisine esir eder. Her renk ve her renk dalgası ile adeta coşarsınız, geçmiş ve geleceği gizemli, karmaşık duygular içerisinde aynı anda yaşarsınız. Hayal dünyanız gerçeğe dönüşür.
Genellikle kağıt veya kullanılan ham seramik, kumaş, tahta, taş v.b. diğer malzemelerin üzerinde hava kabarcığı olmayacak şekilde, özel bir dikkat ve itina gösterilerek malzemenin boya ile teması sağlandıktan sonra nakışlı desenin sudan çıkarılmasına “Ebru Sanatı” denir. Boyaların birleşmesi, birbirlerin içlerinde kaybolmaları, erimeleri, birlikte yeni bir renk, desen ve doku oluşturmaları aynı zamanda da özgür ve bağımsız olmaları, ama diğer taraftan da birbirleriyle oluşturdukları muhteşem uyumları anlatılamaz derecede görsel bir şölendir. Kısaca ebru sanatı için boyaların sudaki dansı diyebiliriz. Genellikle bir çalışmada en fazla üç renk kullanılması önerilir.
Nerede ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekle birlikte 8.-10. Yüz yılda Orta Asya, Türkistan ve Hindistan’da doğduğu sanılmaktadır. Çini üzerine yapılmış ebrulara 1400 yıllarda rastlanılmıştır. En eski Ebru örneği Hafif Ebru olup1544 yılına aittir. Ebru sanatı ile ilgili ilk yazılı eser Tertib_Risale_i Ebri adını taşıyan 1608 tarihli çalışmadır. Ebru daha sonraları da esas değerini Osmanlı da kazanmıştır. Osmanlı zamanında değişik yerlerde muhteşem ebru sanatı eserleri görebiliriz. Gezginler sayesinde de ilk görüldüğü yerden dünyaya yayıldığı düşünülmektedir. Avrupa’da ebruya “Türk Kağıdı” ya da “Mermer Kağıt” denilmektedir. İlk çıktığı zamanlarda kağıt ve kitap ciltlerin de, Hat yazıların da, minyatür çalışmaların da kenar – zemin ile levha kenarlarını süslemede kullanılmıştır. Günümüzde ise kağıt ile tablo veya kumaş, seramik, taş, cam ve benzeri objeler kullanılarak değişik tasarımların yapıldığı oldukça geniş alanlarda uygulanmaktadır. Günümüzde ise Ebru çok yaygın hale gelmiştir.
Geçmişten günümüze ebru sanatçıları; Şebek Mehmet Efendi (1595-1608) Ayasofya Cami imamı Hatip Mehmet Efendi “Hatib Ebru”yu yapan kişidir,1773 yılında vefat etmiştir. Buhara’nın Vabakne şehrinde doğmuş olan Şeyh Sadık Hazerfan Efendinin kabri ise11 Temmuz 1846 da ki vefatının arkasından Üsküdar şeyhi olduğu Özbekler tekkesi haziresine konulmuştur. Sanatını Özbekler tekkesinde doğup büyüyen oğullarına öğretmiştir. Şeyh Sadık Efendinin oğlu olan Şeyh İbrahim Edhem Efendi Özbekler tekkesinin Buharalı alimlerle beraber zamanın Ebru merkezi haline gelmesine çalışmış ölümü olan 8 Ocak 1904 yılına kadar buraya maddi ve manevi katkı sağlamıştır. İlk “çiçekli ebru “ve yazılı ebru” yu yapan ve onların tablo olarak da kullanılabileceğini örneklendiren kişi olan Mehmed Necmeddin Okyay Üsküdar’da doğmuştur. Bu sanatı Şeyh İbrahim Edhem Efendiden öğrenmiş 5 Ocak 1976 yılında 95 yaşında vefat edinceye kadar devam ettirmiştir. Müezzin olan Mustafa Düzgünman gerçekçi formlarda çalışmalar yapmıştır. Üsküdar’lı çok önemli geleneksel tarz ebruculardandır. Gerçekçi çalışmaların da hocasının övgüsünü aldığı Papatya Ebrusu ile ebrunun gelişmesine çok katkı sağlamıştır. Mustafa Düzgünman 12 Eylül 1990 günü vefat etmiştir. Niyazi Sayın (1927- İstanbul), Nusret Hepgül(1920_İstanbul), Hikmet Barutçugil (1952 Malatya), Alpaslan Babaoğlu, Fuat Başar (1953 Erzurum)Timuçin Tanaslan (1943-Adana) Nedim Sönmez (1957-Havza) Feridun Özgören (1942- İstanbul) Köksal Çiftçi(1952-Ardahan) Uğur Derman, Niyazi Sayın Süheyl Ünver’dir. Ayrıca ebrunun son kuşak temsilcilerinden olan ebruyu kendisinden öğrendiğim Salih Elhan 1937-Kilis ve halen derslerine devam ettiğim (1946) Eskişehir doğumlu Necdet Akbaşlı hocalarımın ebru sanatına olan katkıları ise anlatılamaz.
Ebru yapılan malzemenin; tozdan, sıcaktan ve güneşten korunarak (kumaş ebrular hariç) ebru kurutma tezgahında kurutulması gerekir. Ana malzeme maddesi su, kitre, zamk, sığır ödü ve suda çözünmeyen, topraktan elde edilen çeşitli renklerde ki boyalardır. Araçları ise gül dalından fırça sapı, at kılından fırça uçları, şişler, çeşitli bizler, boya kapları, tekne, kavonozlar, kovalar, taraklar, boya ezme taşı (Desteseng), karıştırıcı, kaşık, spatula, gazete kağıdı, boya ezme tezgahı, kurutma tezgahları, damlalık ve boyayı aktarmak için kağıt ya da değişik araçlar kullanılır. Suyun konulacağı tekne çelik, çam ve çeşitli malzemelerden yapılabilir. Kitreli ve ödden hazırlanan suyun tozdan korunması ve temiz olması iyi bir ebru çalışması için olmazsa olmazıdır. Ebru yaparken ellerin ve kullanılan bizlerin, bez, kağıt, tarak gibi araçların kuru ve temiz olması gerekir.
Ebru yapmaya başlamadan önce ebruda kullanılacak malzeme ve araçlar hazırlanır. Has ebrunun malzemeleri doğaldır. Bundan kırk yıl kadar önce ebru çalışmaya başladığımda bu ön çalışmalar için bayağı bir çaba göstermiştik. Tam bir sabır işi olan boya yapmak için çalışacağımız her renk toprak asıllı boyayı, özel bir taş ile taş ile mermer üzerinde sulu şekilde ayrı ayrı ezilerek inceltilip, boya haline getirildikten sonra ana renkler olarak ayrı ayrı kavanozlara doldurulur. Kullanılırken bu ana renkler karıştırılarak ara renkler elde edilir. Diğer taraftan Gül dalından fırça yapılır ve bu fırçanın ucu atın kuyruğundan ya da yelesinden elde edilen kıllardan oluşur. Küf tutmaması, esnek ve hafif olması nedeniyle gül dalı fırça sapı olarak tercih edilir. Tüm bu çalışmalar daha ebruya başlamadan oldukça uzun bir zamanımızı almıştı. Belki de bu aşama kimilerine göre ebrunun en zor kısmıydı. Son yıllarda ise ebru yapmak için gerekli olan hemen hemen her araç ve malzeme hazır olarak satılıyor. Ebru boyası için yağ içermeyen ve suda çözünmeyen toprak asıllı boyalar tercih edilmekle birlikte kimyasal ya da madensel toz boyalarda kullanılmakta.
Boyaların suyun içinde dağılıp dibe çökmesini önlemek, suyun üstünde durmasını sağlamak için hayvanlardan elde edilen ödün yanı sıra rafine olan öd ve farklı ürünlerde kullanılabilir. Suya yapışkan, koyu ve kıvamlı bir hal vermek için eski zamanlarda ayva çekirdeği gibi çeşitli malzeme kullanılırken günümüzde ise geven bitkisinden elde edilen beyazımsı renkli bir madde olan kitre ve deniz yosunu gibi malzemeler kullanılmakta.
Ebru yapılmadan önceki gece kitre belli ölçülerde su; 2 çorba kaşığı Kitre ile 2 litre su ölçüsü ile karıştırılır ve sabaha kadar bu şekilde bırakılır. Sabahleyin kalınca bir bez torbadan süzülen kitreli su tekneye dökülür ve boyanın suda nasıl dağılması isteniyorsa o kıvama göre öd dökülür yani boya iyice suda dağılsın diye arzu edilirse çok, dağılmasın denirse az öd eklenir. Kalan ödlü su temiz bir şekilde saklanarak on, on beş gün bekletilebilir. Kurutmayı sağlayan diğer yan araçlarda hazırlandıktan sonra sıra artık o şahane sahneye ebru yapmaya gelmiştir. Sağ elde tutulan boyaya batırılmış fırça sol el işaret parmağına hafif dokunuşlarla vurarak kitre ve boyaların birbirine karışmasını engelleyen öd ile hazırlanmış kıvamlı suya bırakılır ve her boyaya dokunuştan sonra ucu silinen, metalden yapılmış biz ya da şiş denilen ucu sivri araç ile suyun üstündeki boyalar şekillendirilir. Sonra kağıt ya da diğer kullanılan araçlar suyun üstüne hafifçe bırakılarak hava kabarcığı oluşması engellendikten sonra sudan çıkarılır. Ebru kurutma eleklerine bırakılarak toz ve güneş olmayan bir yerde uygun şekilde kurutulur.
Ebruda kişinin o andaki ruhsal durumu, yeteneği, hayal gücü, kendi içsel zenginliği, renk algısı, renk bilgisi, renklerin ruhunda ki izleri, kullandığı teknik, teknede problem çözme becerisi, sanatının kalitesini ve kime ait olduğunu belli eder. Ayrıca her ebru ustasının kendine has tarzı da vardır. Ebruya bakıldığında kullanılan yöntemden hangi ustanın yaptığı anlaşılır.
Ebrunun; klasik çalışma olan Battal Ebru ve Battal üstü çalışma Ebru, Akkaseli Ebru, Hatip Ebru, Bülbül Yuvası Ebru, Dalgalı Ebru, Çift Ebru, Gelgit Ebru, Hafif Ebru, Kılçık Ebru, Nefti Ebru, Şal Desenli Ebru, Taraklı Ebru, Ters Taraklı Ebru, Serpmeli Ebru, Necmeddin Ebrusu, Çiçekli Ebru, Kumlu Ebru, Tavus Ebrusu, Yazılı Ebru, Zeminsiz Ebru, Dalgalı ve klasik olmayan özgün çalışma ebruları gibi pek çok yapım çeşidi bulunmaktadır. Yapılan Ebrular uygulama alanlarına göre çok değişik yerlerde kullanılabilir.

BU YAZI KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KISMEN YA DA TAMAMEN ALINTI YAPILAMAZ.
Kaynaklar:
Şerife Ünüvar Derste tuttuğum kendi notlarım (1996), Salih Elhan / Türk Ebru Sanatı Tarihçesi Murat Kitap ve Basım Yayın 1998, http/ebrusanatı.com/ustadlar, Sanatpenceresi.com, Necdet Akbaşlı Ebru Sanatı Derleme Notları (ANKARA), Dokusu.com, Vikipedi, İstanbul Sanat Evi, Bilgihanem.com, Büyük Ansiklopedi S/591 & Hayat Ansiklopedisi S/1107 & Büyük Larus Sözlük ve Ansiklopedisi Milliyet 1986.

Tema Tasarım | Osgaka.com