İçindeki boşluğu sevgiyle besleyemeyen küskün çocuklar var aramızda. O çocuklar, anlatılmıyor, anlaşılmıyor. Ve o çocuklar gün geçtikçe ağaran saçlarına bakmadan içine hapsettikleri duygularını bastırarak; maviliklere takılıp, özgürlüğe yelken açamıyorlar. Belki de yaşamın içinde kendilerini kaybolmuş gibi hissettiklerinden belki de onları yüreklendirecek dostları olmadığından. Böyle zamanlarda kapısını çalacağınız birinin olması huzur vermez mi insana? Tabii ki huzur verir, yanında olmasa bile gözlerinizi kapatıp tüm benliğinizle sarılırsınız o dostlarınıza. Belli ki o çocukların omuzlarına yüklenen sorumluluk ağır gelmiş. Belli ki çok hırpalanmışlar, belli ki yaşam onları yalnız bırakmış yürüdükleri yolda ve yorulmuşlar. O yüzden de içindeki boşluğa kimi ya da neyi koyacağını bilemiyorlar. Bende o çocuklara nasıl dokunabilirim diye Torosların Yaşlı Ninesine gittim ve kapısını çaldım.
Onunla bir kış günü, hüzünlü gezilerimin birinde, akşam otelin lobisinde tanışmıştım. Hüzünlü dememe bakmayın, enerjim bazen o kadar düşer ki, kendimi bir melankoli sarmalının içine düşmüş gibi hissederim. O zaman beni bu sarmalın içinden kurtaran tek şey dışarıya çıkmak olur. O gün lobinin bir köşesinde bir grup saz çalıp türkü söylerken, ben de müziğin sesini uzaktan duyacak şekilde en kuytu köşeye oturmuştum. Günün neşesini, havanın enerjisini ruhuma doldurmak ve yaşamı yeniden duyumsamak, her anın tadını doya doya çıkarmak istiyordum. Nasıl çıkaracaksam tadını, oda ayrı bir soru? Kafamın içinde hiç bitmeyen karşılığını bulamadığım sorular eşliğinde. Benim hayatımın dışında yaşayan insanlar, bu bitip tükenmek bilmeyen enerjilerini nereden alıyorlardı acaba? Ben kendi içimde yaşadığımı tanımlayamazken bir başkasını keşfetmek aptalca geliyor ama yine de yeni yerleri görmek, tanımadığım insanlarla konuşmak üzerimdeki hüzün bulutunu dağıtıyordu.
Torosların Yaşlı Ninesiyle uzun uzun sohbet ettik, sanki kırk yıllık arkadaş gibi. O bana kendini anlattı bende ona. Başından geçen acı tatlı yaşadığı anıları geride bıraktığını güzel ve tatlı anılar biriktirmek için bu yolculuğa çıktığını söyledi. Burasının ilk durağı olduğunu hatta bu yolculuğun iki ay süreceğini söyledi. Öylesine dolu dolu bir kadındı ki, konuşmalarındaki dinginlik etrafına bir büyü gibi yayılıyor ve tüm enerjisi bakışlarına yansıyordu. Ondan genç olmama rağmen onun bu enerjisine hayran kalmıştım. Hatta “bana Torosların Yaşlı Ninesi diyebilirsin” deyince, bende, “olur mu canım sizdeki bu enerjiyle ancak isminizle hitap edebilirim” dedim ama ismini söylemek istemediği için de üstelemedim. Gecenin tadını çıkaranlar ve şarkı söyleyenler yavaş yavaş odalarına geçmeye başlamıştı. Torosların yaşlı ninesi güzel sohbetin ardından bir kâğıda; Hazel Bilgin Toroslar Köyü/ Mersin adresini yazıp elime tutuşturdu ve “ne zaman biriyle konuşmak istersen gel, kapım sana açık bilesin” dedi. Bende: “Sizinle karşılaşmak güzeldi. Ayrıca keyifli sohbetinizi ve neşenizi benimle paylaştığınız için teşekkür ederim” diyerek vedalaştık.
Aradan bir yıl geçmişti. Cüzdanımı karıştırırken Torosların Yaşlı Ninesine ait adresi görünce, uzun süredir yaşama sımsıkı sarılan, kendisiyle barışık biriyle konuşmadığımı fark ettim. Nasıl gidebilirim diye internetten bir araştırma yaptım. Toros dağlarının zirvesine yakın bir yerde oturuyordu. Hemen hazırlanarak yola çıktım. Dolmuştan indiğimde bana yazıp vermiş olduğu notla bir bakkal dükkânına girdim ve adresi sordum. Bakkaldaki delikanlı, gösterdiği sokaktan hiçbir yere sapmadan bir beş dakika yürüyeceğimi, en sondaki kapı ve pencereleri mavi boyalı evin ona ait olduğunu söyledi.
Eskiden köy yolları toz toprak olurdu, şimdi görüyorum ki belediye parke taşlarıyla döşemiş her bir sokağı. Baharın ilk günleri olması nedeniyle olsa gerek ki etraf alabildiğine yabani otlarla ve bahçelerde açılan çiçeklerle doluydu. Bir taraftan Torosların Yaşlı Ninesine gitmek için acele ederken diğer taraftan da doğanın güzelliğiyle büyülenmiş gibi hissediyor, şehirde hasret kaldığım kokuları içime çekiyordum. Her halimden buranın yabancısı olduğum belli olmalıydı ki, etrafta bulunan insanlar tekrar tekrar dönüp bakma ihtiyacı hissediyor, tuhaf bakışlar atıyordu. Bende o bakışlara umarsız kalmayıp, usulca başımla selamlayıp geçiyordum yanlarından. O kadar güzel bir köydü ki, çiçeklerin kokusu tüm köyün üzerine sinmiş gibi her nefes alışverişimde beni kendisine hayran bırakıyordu. Kapının önüne geldiğimde, yüreğimde tarifini yapamadığım bir heyecan vardı. İçim içime sığmıyor sanki geleceğime süzülüp gidiyor gibi hissediyordum. Usulca mavi boyalı ahşap kapının üzerindeki tokmakla kapıyı çaldım.
Torosların Yaşlı Ninesi beni görünce, sevincini belli etmemeye çalışsa da ışıl ışıldı gözleri. “Hoş geldin Selen, bu kadar çabuk beklemiyordum!” dedi. Bende, “Hoş bulduk, geleceğimi biliyordunuz o zaman,” dedim. “Evet, biliyordum,” diyerek beni içeriye davet etti. Küçük bir giriş, oradan diğer odalara ayrılan bir hol vardı. İlk gözüme çarpan holün ahşap duvarlarının boydan boya kitaplarla dolu olmasıydı. Yine bir köşede ayakkabılar için ayrılmış bölüm, duvara monte edilmiş ahşaptan askılık ve bir köşesinde de antika bir şemsiyelik duruyordu. Salon kapısının girişinde bir fener, hemen yanında da Atatürk resmi asılıydı. Gösterdiği odanın kapısına doğru yönelip, içeriye adımlarımı attığım andan itibaren odaya yayılan buram buram fesleğen kokusuyla mest oldum. İnsana güven veren, tanıdık bir koku, tanıdık bir ses beni buraya getirmiş olmalıydı ki, girer girmez burada daha önce yaşamışım gibi bir duyguya kapıldım. Evin içi öylesine güzel döşenmişti ki, kokusuyla beni büyülediği gibi doğa ana bütün enerjisini buraya doldurmuş gibiydi! Biraz şaşkındım ama ev sahibim bu şaşkınlığımı sezmiş olacak ki, hemen oturacağım yeri gösterdi. El emeği göz nuruyla işlenmiş pembe örtülerinin üzerine, yine bembeyaz etaminden işlenmiş yastıklarla divan göz kamaştırıyordu. Divanların karşısında kocaman ahşap yuvarlak bir masa sandalye ve üzerine yayılmış beyaz iş dedikleri örtü seriliydi. Üzerindeki kristal vazonun içinde ise içeriye girerken beni mest eden fesleğen dalları ıslanmıştı.
Torosların Yaşlı Ninesi nazik ve içten tavırlarıyla beni ağırlarken; “ seni buraya getiren nedir Selen?” diye sorunca, bende: “çocuklar için geldim ” dedim. “ Hangi çocuklar?” diye sordu. Bende, “içindeki boşluğu dolduramayan, sevgisiz büyüyen çocuklar için geldim. “ dedim. “Peki, bunun seninle ne ilgisi var?” dedi. “Bende o çocuklardan biriyim,” dedim. Oda hemen “özür dilerim, seni incitmek istemiyorum ama hiç öyle görünmüyorsun” dedi. “Özür dilemenize gerek yok. İlk başta bende sizin gibi üzüldüm ama sonrasında alıştım.” Dedim. Bu defa o, “ peki alıştıysan neden buradasın?” diye sordu. Bende ona, “küçücük bir köyde dünyaya gelecekken kocaman şehirlerin arka sokaklarındaki yoksul bir mahallede dünyaya gelmişim.” Diyerek kendimi biraz daha anlatma ihtiyacı hissettim. Oda beni onaylayarak, “o küçük mahalle alışılmışın dışında her şeyden yoksun desene!” “Maalesef öyle. İnsanlar o kadar yoksun ki, sadece karınlarını doyurmak için bile gece yarılarına kadar çalışmak zorunda kalıyorlar. Ve bu insanlar her şeyden mahrum oldukları gibi çocuklarına da gereken ilgiyi gösteremiyorlar. Bende o çocuklara çok üzülüyorum. O yüzden sizinle konuşmak için buralara geldim.” O yine samimi ve güven veren sesiyle:“ tekrar hoş geldin Selen. Umarım istediğin konuşmayı yapabilir, içindeki boşluğu neyle dolduracağına karar verebilirsin, hem de o dargın çocuklara yardım edebilirsin.” Dedi.
O bunları söylerken hem bilgisinden hem de deneyimlerinden yola çıkarak bana bir yol gösterebileceğini düşünüyordum. Bu düşüncemi ona söyleyerek, ”bana yardım edeceksiniz değil mi? Diye sorumu yineledim. Oda bana, “evet, bu bir yardımsa edeceğim. Yalnız senin düşündüğün kadar bilgili olduğumu söyleyemem ama elimden bir şey geliyorsa yapmaya çalışırım. Ancak duygularına söz geçiremeyen, tutkularının esiri olan kör bir kadın var karşında. Anlayacağın aşkın dışında her şeyi konuşabilir, yaşadıklarımdan yola çıkarak fikirler verebilirim,“ diyerek mütevazılığını sürdürüyordu. Bende,” lütfen böyle söylemeyin! Belki de bu tutkularınız yüzünden, olaylara farklı açılardan bakabiliyor, düşüncelerinizi karşınızdaki insana çok güzel aktarabiliyorsunuz.” Diyerek onu ikna etmeye çalışsam da, istemediği bir şeyi yaptıracakmışım gibi bir duyguya kapıldım. Oysa o bir konudaki düşüncesini söylerken, bunu yaratıcı zekâsına mı borçluydu yoksa başka bir formülümü vardı bilmiyorum ama onunla konuşurken, zihnim o anın içinde dolaşıyor gibi hissediyordum. Bu ancak olsa olsa bilginin verdiği bir erdem diye içimden geçirirken, “bu yaptığınız bir öğretimi ne dersiniz?” sorusuyla sesli düşünmüş olmalıydım ki ağzımdan kaçıverdi. O yine bana yol gösteren sözleriyle: “Olur mu canım, ben bu sokaklar sayesinde ve bu insanların yaşadıklarından ders alıp, kendi hatalarımdan vazgeçince öğrendim birçok şeyi. Sevgisini gösteremeyen o kadar çok insan var ki etrafımızda, bazen onların zamansız ağlayışlarına ve çıkarsız paylaşımlarına şahit oluyorum. Sonuç olarak bir şey yapabiliyor muyum? Maalesef hayır. Onların yalnızlıklarına çözüm bulamıyorum ama konuşarak destek olmaya çalışıyorum, şuan seninle yaptığım gibi” Sanki bir kitaptan okur gibi sakin, dingin, nefes aldıran ses tonuyla bana hayatın özetini çıkarıyordu.
DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
TOROSLARIN YAŞLI NİNESİ 1. BÖLÜM
Benzer Haberler
-
KAYHAN A PARTİ KURUCULARI ARASINDA
-
MUT’TA CUMHURİYETİN 101. YILI COŞKUSU
-
PERS YOLU’NDA İLK BİREYSEL YÜRÜYÜŞ – 2
-
BU MİLLET SİZİ AFFETMEZ
-
ERZİN İSOS UYGARLIĞINDA CUMHURİYET KONSERİ
-
SPORBÜS 10 BİNDEN FAZLA ÇOCUĞA ULAŞTI
-
MEZİTLİ BELEDİYESİ KENT LOKANTASI’NI ÇOK YAKINDA AÇIYOR!
-
MERSİN VALİLİĞİ’NDEN 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KABUL TÖRENİ
-
SU KARDEŞLİĞİ PROJESİ
-
DİYABET EN SIK GÖZÜ ETKİLİYOR
-
GIDA ZEHİRLENMELERİNİ ÖNLEMENİN 6 YOLU
-
ADEM ÇOPUR GÜVEN TAZELEDİ