“Türkiye meyve pazarı, hem küresel hem de yerel faktörlerin bir araya gelmesiyle önümüzdeki birkaç yıl içinde önemli bir dönüşüme hazırlanıyor. Küresel anlamda değişen beslenme kalıpları, artan sağlık bilinci ve bitki esaslı beslenmenin artan popülaritesi dünya çapında meyvelere olan talebi artırıyor. Yerel olarak Türkiye’nin elverişli iklim koşulları, geniş tarım arazileri ve Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesişme noktasındaki stratejik konumu, onu meyve üretimi ve ticareti için ideal bir merkez haline getiriyor.” 2023 Reportlinker Türkiye raporu giriş bölümünü aktardım size.
Ülkemiz gerçekten bereketli topraklara ve zengin ürün çeşitliliğine sahip. Bu laf olsun diye söylenen bir söz değil. Türkiye sadece kayısı üretiminde değil fındık, kiraz ve incir üretiminde de açık ara dünyada birinci sıradadır. İddialı olduğumuz ürünler sadece bunlarla da sınırlı değil liste uzun. Ama ne yazık ki verimlilik ve markalaşma konusunda sınıfta kaldığımız için gelirden de hak ettiğimiz payı alamıyoruz.
Biz hem topraklarımıza hem çiftçimize tarım üretiminde hazıra konan mirasyedi evlat gibi davranıyoruz. Kayısı deyince akla ilk önce Malatya ardından Mut ilçemiz gelir. Türkiye dünya kayısı üretiminde birinci sıradadır. Ama verimlilik konusu kocaman bir soru işareti taşıyor. Konu verimlilik olunca arka sıralara düşüyoruz. Aşağıdaki tabloda özetlenen veriler bize bunu gösteriyor. Bunun nedenleri üzerinde kafa yormamız ve çözmemiz gerekiyor. Verimlilik birim girdi maliyetlerine düşen çıktı/üretim düzeyini gösterir. Verimlilik oranının düşük olması; üretkenliğinizin düşük olduğunu, potansiyelinizi yeterince kullanamadığınızı ve hatta potansiyelinizin altında çalışarak daha az kazandığınızı gösterir. Tablodan anlaşıldığı gibi Özbekistan’ın kayısı üretimi ülkemizin neredeyse yarısı kadar olmakla birlikte verimlilikte Türkiye’nin iki katını gerçekleştiriyor. Eğer Özbekistan kadar verimli olsaydık hektar başına üretimimizin 22 000 kg’ı bulması gerekirdi. Ama Türkiye’de hektar başına düşen gerçekleşen üretim ise sadece 5 931 kg. Geniş topraklara sahip olmanın avantajı üretimde bizi önde göstermekle birlikte bu rakamlar bizim birçok ülkeye kıyasla verimlilikte geride kaldığımızı gösteriyor. Bunun nedenlerinin çok iyi analiz edilmesi gerekir.

Ülkemiz dünya zeytinyağı üretiminde 4. sırada sofralık zeytinde ise 3. sırada yer alıyor. Ama konu verimlilik olunca yine arka sıralardayız. Dünyanın en iyi 55 zeytinyağı markaları sıralamasında listede ağırlıklı İspanya başta olmak üzere İtalya, Portekiz ve hatta Tunus markaları var ama Türkiye’nin adı geçmiyor bu listede. Bu konuda muhakkak önemli girişimlerimiz var ama istenilen yerde olmadığımız da açık. Verimlilik geçiştirilemeyecek kadar çözülmesi gereken büyük bir problemdir. Konu geniş olmakla birlikte bu kısıtlı alanda sadece iki ürünle örneklendirmek istedim. Diğer ürünlerde de verimlilik sorunlarımız var.
Mevcut veriler kaynaklarımızın bol ama bu kaynakların yönetiminde/kullanımında çok kötü olduğumuzu gösteriyor. Çok daha iyi olabiliriz. Bunun için öyle devasa erişilmez yatırımlar da gerekmiyor. Tarımla ilgili attığımız her adımda küçük iyileştirmelerin büyük sonuçları olur. Örnekleri çok. Tarımda kalite, markalaşma ve verimlilik el birliği ile temel hedefimiz olmalıdır. Aksi takdirde başarılı sayamayız kendimizi. Tarım konusunu işlemeye devam edeceğiz. Tarım temel ihtiyaç maddesi olarak stratejik bir konudur. Bu anlamda ihmal edilmesi feci sonuçlar üretir. Ne demiş atalarımız: Yağını esirgeyen, çöreğini yavan yer.