Eylül o gün yola çıktığında başka bir dünyaya yolculuk ediyormuş gibi hissediyordu. Akşam olmuş güneş başka bir yerde sabahı bekleyenlere umut olmaya devam ediyordu. Eylül Karaköy iskelesine gitmek için otobüse bindi ve en yakın durakta indi. Galata Köprüsünün bitimindeki alt geçide doğru yürürken arkasına bakma isteğiyle dönünce, Boğaza hâkim olan Galata Kulesinin kendisini gözetliyor gibi tuhaf bir duyguya kapıldı.
Akşam oldu mu İstanbul bir başka güzel olur olmasına da onca güzelliğin arkasında gizlenen yanları da tüm çıplaklığıyla serilir gözlerinizin önüne. Alt geçitler, köprü altları en can alıcı mekânlar haline dönüşüverir. Sokakta kalan evsizlere ev, ailesi olmayan çocuklara yuva haline gelir.
Eylül geçidin merdivenlerine geldiğinde bu defa da bütün ihtişamıyla Sultanahmet ve Ayasofya salınıyordu gökyüzünde, biraz durup buruk bir gülümsemeyle seyretti onları. Bugün bütün güzellikleri ruhuna doldurmak istiyordu ama geçidin basamaklarını inerken içeriden gelen is kokusu ve yağmurun içeride bıraktığı küf kokusunu alınca burnunun direği sızladı. Akşamın karanlığına doğru ilerleyen Eylül, nerede olduğunu unutmuş gibiydi. Uzakta görünen sokak çocuklarının sesi duyuluyor ama ne söyledikleri anlaşılmıyordu. Gözünden uykusuzluk damlayan endişeli gözleriyle çocuklara baktı ve onlara doğru yürümeye başladı. Yaklaştıkça içindeki duygu bir başka duyguya yani acımakla, acınmak arasında gidip gelen bir duyguya dönüşmüştü.
Biraz daha yaklaşınca içlerinden birinin: “Abla ya bize para versene” sesiyle bir anda irkildi. Gri renkli kapüşonlu paltosunun ceplerini karıştırmaya başladı. Bir yandan da o çocukların çalınan yaşamlarına kızarak, “kahretsin yine geceden karanlık yaşamların içine mi düştüm” diye içinden geçirdi. Sonra elleriyle ceplerini yokladı. Neden sonra çocuklardan birinin sanki kulağıma eğilip söylemiş gibi: “boş verin ya, bu Abla da bizden” demesiyle duvarlara çizilen resimlerin yansıyan görüntüsü yüreğine düştü. Az önce onların yaşadığı zorlu duruma üzülürken şimdi onlar Eylül’e üzülüyordu. Onların baktığı resimle onun gördüğü resim farklıydı. Bu çelişkiyle orada öylece kalakaldı, ne yapacağını nasıl davranacağını şaşırmıştı! Sadece içindeki merhamet duygusunun verdiği sıcaklıkla gülümseyerek yürümeye çalıştı. Çocukların söylediği sözden öylesine etkilenmişti ki; elinde bir ayna olsa dönüp kendine bakacaktı. Başını sağa sola çeviriyor sanki kendi yüzünü etrafındaki insanların yüzlerinde görecekmiş gibi kendi yüzünü arıyordu. Tuhaf şeyler oluyordu ama kimse tuhaf bakışlar atmıyordu. Tekrar ellerini cebine attı ve paranın miktarına bakmadan çocuklara uzattı. Ona bakan çocuğun, kapkara ışıltılı gözleriyle karşılaşınca; “ooh korkulacak bir şey yokmuş” diye içinden geçirirken bu kadar irkildiğine anlam veremiyordu.
Artık o kısacık yol bitmiyor, yürüdükçe aklında deli sorular çoğalıyordu. Eylül’ün yolda yürümeye cesareti yokken, çocuklar ona yaşadıklarını daha doğrusu içindeki acıyı anlatmasını istiyorlardı. Kendi yaralarını onarmaya gücü yetmez iken, hadi cesaret deyip ona kim olduğunu gösteriyorlardı. Onun görmek istemediğini gösterip, duymak istemediği sözleri söylemekten korkmuyorlardı. Onlar korkusuzca hayatlarında belki de ilk defa gördükleri Eylül’e, koşulsuz, beklentisiz merhametli davranışın nasıl olması gerektiğini öğretiyorlardı.
Sokağın çocukları, kendi acılarını unutup onun acılarıyla alay edercesine gülüyorlardı. Keşke kendi acılarıyla da bu kadar alay edip karşılarına geçip gülümseyebilselerdi. Bir insanın ne kadar acınacak durumda olduğunu ve bu durumundan duyulan üzüntünün davranışlarına nasıl yansıdığını, daha da ileri gidip empati kurma yetenekleriyle nasıl şefkatli davranışlar sergilediklerini gösteriyorlardı. Kendileri bu durumun farkında mıydı bilinmez ama Eylül o gün o kadar çok etkilenmişti ki, asla o çocukları unutamadı. Her gün oradan geçerken onlarla bir iki dakika da olsa sohbet ediyor sonra yine iskeleye doğru yürüyordu. Daha sonraları o gençlerin hangi acıları çektiklerini ve neden bu sokaklarda yaşadıklarını öğrenince; Eylül kendisine bu kadar merhametli davrandıklarını çok daha iyi anlamıştı.
Yıllar geçti Eylül oradan her geçişinde artık içi ürpererek değil tatlı bir gülümsemeyle geçmesine rağmen bir daha o gençlerle karşılaşmadıysa da ona tesadüf etmediler.
DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
SOKAĞIN ÇOCUKLARI
Benzer Haberler
-
MESKİ’NİN 2025 YILI BÜTÇESİ: 10 MİLYAR 749 MİLYON 950 BİN TL
-
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ’NİN KASIM AYI 2. BİRLEŞİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
-
BU BİR TEŞEKKÜR YAZISIDIR
-
ÇAMLIYAYLA’DA EĞİTİM DESTEĞİ
-
BÜYÜKŞEHİR’DEN ERDEMLİ’DE ZEYTİN FİDANI VE MISIR FLAKE YEM DAĞITIMI
-
MERSİN’DE DEZENFORMASYONLA MÜCADELE PROTOKOLÜ İMZALANDI
-
VALİ PEHLİVAN’DAN SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜNE ZİYARET
-
DÜNYA ŞARKILARI DUO
-
Art Land Sanat Çalıştayı Sergisi Mersinlileri Bekliyor
-
ÜLKEMİZDE HER YIL 40 BİN KİŞİ AKCİĞER KANSERİNE YAKALANIYOR!
-
Kreş Salgınları Kapıda
-
MUT TURİZM ÇALIŞTAYI YAPILDI