FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem 9 Şubat 2021 753 Görüntüleme

SİLİFKE TAŞ KÖPRÜ VE SU DEĞİRMENİ

Silifke tarihi Taş Köprü, M.S. 77-78 yıllarında Kilikya Valisi L. L. Octavius Memor tarafından, Roma İmparatoru Vespasianus ve oğulları Titus ile Domitianus adına yaptırılmıştır.
Taş Köprü 19. yy’ın sonlarına kadar orijinal şeklini korumuştur. Birçok defa tamir ve tadil edilmiştir. Bilinen en büyük onarım 1875 yılında Silifke Mutasarrıfı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırıldığı köprü ucunda yer alan hitabede yer almaktadır.
Lise yıllarımızda, 1972 yılında köprü üstüne tahta iskele üstünden gidip geldik. Akşamları öğrenciler gelip, kitap okurduk. Drina Köprüsü. O köprüyü Silifke Taş Köprüye benzetirdik. O geçen aşkları Silifke Köprüsü üstünde yaşardık. Şiirler okurduk, öyküler anlatırdık. Mut, Gülnar, Anamur’dan okumaya gelen öğrencilerin akşam buluşma yeri olurdu. Gündüzleri ustalar, akşamları bizlerin mekanı oldu. Dar dediler, biraz genişlettiler, taş duvar korkuluklar yıkıldı, demirden korkuluk yapıldı. Düşünmediler ki, bu çocuklar poyrazda nasıl geçecekler. İlk kış da bunu gördük.
“Vay be taş korkuluklar ne işe yarıyormuş.”
SİLİFKE’de halk Göksu ırmağının sağında yerleşim yerleri seçmişler. Taş Köprüden geçince, karşı yaka derlerdi. Tosmur aşireti Kale’nin arkasına yerleşince, onlara Karşıyaka’dan Avarlık vermişler. Yıllarca köprüden geçip tarlaları ekmişler, bağ, bahçe yapmışlar. Zaman gelmiş, Tosmurlu ile Avarlık arasına Silifke mahalleleri kurulmaya başlamış. Gazi Mahallesi derken, Sarıcalar Köyü kurulmuş. Öyle ya Veli Ağa’nın çiftliği Sarıcalar köyü oluvermiş. Yıllarca köprünün ötesi mezarlık olmuş. Mezarlar sökülüp sökülüp binalar yapılmış. Lise, ilkokul, Askerlik Şubesi, DSİ, Cumhuriyet Alanı, Atatürk Tarım Kredi Kooperatifi. Her gelen evler yapmışlar, ama Göksu nehri taşınca sular altında kalmışlar. Tosmurlu, Bucaklı, Cami Kebir, Saray, Say ve Pazar Karşı Mahallesi’ne seller hiç uğramamış. Eski köy vardı, sonradan göçmenler gelmiş, her defasında sular basmış.
1960 yıllarda köyden kentte göçler başladı. Silifke ile biz de öyle tanıştık. Okulumuzun birisi Cumhuriyet, diğeri ise Sakarya, Gazi Paşa. Sakarya okulu Pazar Karşı’dan gelmiş. Uzun yıllar aynı binayı paylaştılar. Bucaklı ilkokulu yanınca bir binayı üç okul paylaştık.
İşte bu okula gitmek için Taş Köprü’den geçerdik. Poyrazlı günlerde karşıya geçmek ölüm. Taş korkuluğu kendimize siper yaparak geçerdik. Şapkalı ağabeylerin işi zordu. Elleri ile iyi tutmazlarsa, aşağıda sele kapılır giderdi. Kapıda bekleyen Çolak Müdüre dert anlatmak mümkün değil.
Poyraz olmazsa Taş Köprü’den geçmek keyifli olurdu. Köylerden at arabaları, eşekler katırlar ile buğday, arpa seklemleri gelirdi. Merdiven başında yükler indirilir, elleme yapılarak ya da omuzda o çuvallar değirmene taşınırdı. Bir sesler gelirdi. Su çarkı ve değirmen taşları. Onları dinlerken okula gitmeyi unuturduk.
Bir gün baktık, değirmen yıkılmış. Sanırım yazın yıkılmış, yayla dönüşü onu göremedik. İçimizden bir parça sökülmüş gibi oldu. Yüreğimize bir acı çöktü.
Kaymakam demiş ki: “Bu değirmen yüzünden Silifke’yi sel basıyor. Yıkılsın.”
Yıkmışlar.
Onu bilmem, ama Silifke’yi her zaman sel bastı. Ayakların altını oydular, bir zamanlar tarih kokan, sohbet kokan Göksu lokantası, yanında Çalıklı Doktorun yazıhanesi, hele o Kemal Güder’in kahvesini sel aldı götürdü. Vallahi şaşırdık, yılın mühendislik olayı, yıkım ekibine gerek kalmadan sular götürdü gitti.
Bir Kaymakam dedi ki: “Taş Köprü baraja kadar, Göksu kenarına bent yapalım, kenarına da parklar olsun.”
Vallahi deli, dediler; tayini çıktı. Ama gitmeden çok delilik yapmıştı. Pazar Karşı mahallesine çamlar diktirdi. Cuma günleri kente inen köylüleri angarya çalıştırıp, kaleye yol yaptırdı. Üçüncü projesi olmadı. Sonra duyduk ki, gazeteci Ahmet Nadir Caner’i kızdırmış, bir iki yazı tayini çıkmış.
Ermenek Barajı yapılınca Silifke nefes aldı. 2000’li yıllarda baraj kapaklarını açmışlar. Sayağzında su büklümünün doğal yapısını bozmuşlar, bir de baktık ki, Göksu nehri az kalsın yatak değiştirecekti. Son seli o yıllarda yaşadık.
2014 yıllarına geldiğinde Taş Köprü yorulmuş, dediler, aman bakıma alınsın. 1989 yıllarında konuşulmaya başlanan üçüncü köprüyü belediye yapmaya karar verdi. Plancılar Taş Köprünün hemen üstünde bir yeri tespit etti. Taş Köprü bakıma alınacaktı.
“Tarihi su değirmeni de koyacağız.”
Bu güzel bir proje idi. Heyecanlandık. Üçüncü köprü yapıldı. Adını Atatürk Köprüsü koydular. Yapanların emeklerine sağlık. Ama Taş Köprüyü trafiğe kapatıp bir türlü bakıma alamadılar. Tabi bizim hayaller de gitti. Taş Köprüden geçerken dönen su çarklarının sesini duymak başka bir bahara kaldı.
Silifke Kalesine gelen 15-20 milyon ödenek ile restore çalışmaları sona doğru geldi. Ha proje hazır, birkaç milyon ödenek ile Taş Köprümüz elden geçirilse, tarihi Su Değirmeni eklense, hayallerimiz gerçek olur. Köprüden geçip, kaleye ulaşmak. Seyir tepesinden Akdeniz’e bakmak.
Kale’den aşağı baktığımızda, o deli Kaymakam Saffet Bekaroğlu’nun projesini görür gibi oluyoruz. Göksu Nehri barajdan akıyor, bir kıvrım yaparak, aşağılara doğru akıp gidiyor. Nehrin kenarına bir set yapmak, kenarına yürüyüş yolları, parklar yapmak. Görünen beton yığınlarının nefes aldığı yeri görmek. Biraz daha ileri giderek, Göksu nehrinde yüzen kayıkları, tekneleri görmek. Zor mu? Hayal kurmak yasak değil ki?
Kaynaklar:

  1. Mersin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kaynakları.
  2. Akdeniz Sanat Dergisi, 2016, Cilt 9, Sayı 1992, Silifke Taş Köprü’nün Rölöve Tespitleri ve Tarihi Dönem Analizi. Evindar YEŞİLBAŞ.
  3. Nazan Kundak -Yağlıboya Resim Çalışmaları.
Tema Tasarım | Osgaka.com