Geçmişte yapılan kazı sonucu, temel dipleri açılıp tabana inildiği için açıkça görülen ve en düşük yer düzeyinden başlayıp oturgayı yükselten bu dört sıra iri kesim temel taşlarının en iri ölçüde olanları, toprağa en yakın düzeyde dizilen en alt sıradaki katmanı oluşturan taşlardır. Bu ilk sıra taşların tümü, temel oturgasının yan yüzlerinde görüleceği üzere neredeyse eşit ölçülerde kesilmiş olarak, 130 cm boy yüksekliğinde, 145 cm kol açımı en ölçülerinde çok büyük boyuttadırlar. İlk sıra iri oturum taşlarının üzerine geldiğimizde, kol açımı en ölçülerinde yarım boy kaydırılarak üst üste bindirilen ikinci ve üçüncü sıra taşlar, birdeş (aynı) kesimle 45 cm boy yüksekliği, 145 cm kol açımı en ölçülerinde ayarlanmıştır. Son olarak en üstte dördüncü sıra taşlar, göğe yükseltilmiş taş dikitlerin üzerine oturtulduğu kesme taşlardır.
Ancak bu dördüncü sırada dizilen taşların ölçüleri, bir yüksek bir alçak olacak biçimde dizilip sıralanarak ilerler. Bu dördüncü sıra taşların yüksek olanları üzerine, tapınakta sayıları 40 olması gereken taş dikitler konulup yükseltilmiştir. Taş dikitlerin altında birer oturum taşı olan bu dördüncü sıradaki bu kesme taşların ölçüleri ise 55 cm boy yüksekliği, 145 cm kol açımı en ve 140 cm geriye uzanım biçimindedir.
Dolayısıyla taş dikitlerin (sütun) üzerine oturduğu bu dörtgen düzgün kesme taşların yüzeyi 145 cm’ye 140 cm ölçülerinde oldukça geniş bir yüzey kaplar.
Günümüzde ayakta kalan tek dikili taşı incelediğimizde, bunun, yuvarlak dilimler biçiminde yapılmış 13 kesme taşın üst üste konulması, sonunda da artı bir süslemeli taş başlık ile yükseltilmiş olduğunu görürüz.
Ancak süslemeli taş başlığın üzerinde aykırı biçimde duran dörtgen bir kesme taş, geçmişte tapınağın olası damını oluşturan taşlardan elde kalan tek örnek gibi durmaktadır.
Taş dikitlerin üzerine oturduğu temel üstü taban taşını başlangıç aldığımızda, yere doğru inen toplam tapınak oturgasının yüksekliği, 280 cm gibi oldukça yüksek bir değerle karşımıza çıkar. Burada ilginç olan ayrıntı, tapınak oturgasının dört sıra temel taşlardan oluştuğunu yazmamıza karşın, yapılan kazıyla açılıp inilmiş olan, böylece günümüz toprak yüzeyi altı düzeyde gördüğümüz dip sıra iri taşların da altında kalan bir kaya oturumunun ya da sıralı konulmuş başka bir taş diziliminin ucundan da olsa kendisini gösteriyor olmasıdır. Eğer burada da ek bir sıra temel taşı ya da kaya oturumu varsa, tapınağın temel yüksekliği daha da derinleşip artmış olacaktır.
Dolayısıyla bundan 2300 ile 1500 yıl öncesinde burada toprak düzeyinin, günümüzdekinden çok daha alçakta olduğu sonucu ortaya çıkar. Toprak düzeyinin bu denli aşağıda kalması, deniz yüzeyi ile eski toprak düzeyinin arasındaki yükselti aralığının azalması sonucunu ortaya koyar ki bu da ırmak yatağı, taş köprü yüksekliği, ovanın kıyı çizgisinin nerelerde olabileceği gibi çok daha başka inceleme konularına kapı aralar.
Tapınağa dönecek olursak, yine bu temel düzenini oluşturan taşlarda görünen ilginç başka bir ayrıntı, tapınak oturgasının güney keyinde (kenarda) sıralanan üstten ikinci sıra temel taşlarının orta denginde belirli aralıklarla açılmış olan birer kesik gibi yontulmuş oyuklardır. Bu oyuklar, 45 cm yüksekliği olan, yan yana konulu bu sıradaki taşların tümünde eşit ölçüler ile eşit aralıklarda açılmış, taşların üstünden alt uçlara inildikçe içe doğru 20 cm girinti oluşturmuştur. Biraz daha özenle bakıldığında gerçekte belli belirsiz biçimde en üst sıra temel taşlarının altından başladığı görülen bu oyuntuların, ikinci sıra taşlarda belirgin olarak göründükten sonra üstten aşağı doğru üçüncü sıra taşlarda son bulduğu anlaşılır. Belirli düzende kazınıp açılmış olan bu oyuntuların üstten alta üçüncü sıra taşların üst çizgisinde birer su akarı verircesine dil uzatması çok ilginç ve kafa karıştırıcı durmaktadır.
Devam edecek…