Her yıl 10 Ekim tarihi Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak kutlanıyor. Bu sebeple bende bu yazımın konusunu buradan seçtim.
İnsan olarak baktığımızda iki kelimeden oluşan ruh sağlığı, aslında içinde o kadar çok etki, tepki, etkileşim, duygu, his, acı, neşe, gibi çok ve karmakarışık duygu durumlarını barındırıyor ki, ne yazmakla ne anlatmakla bitmez…
Daha anne karnında başlar ruh sağlığımızın oluşum hikâyesi. 7 kuşak geriden bile alabileceğimiz genetik kodların yanı sıra, çevresel etmenler, annemizin ruh ve beden sağlığı, yedikleri, içtikleri, işittikleri, hissettikleri, her şey ama her şey bizim ruh sağlığımızın oluşum hikâyesinde bir kelime veya uzun uzun cümleler olabiliyor.
Doğuma kadar anne karnında bir çok açıdan korunuyorken bile, annemizin yaşama dair olumlu/olumsuz her durumundan ziyadesiyle etkileniyoruz. Ama esas maceramız, hayatta kalma mücadelemiz doğduktan sonra başlıyor.
Daha bebekken annemiz, babamız bizi her ağladığımızda kucağına almış mı, yüzümüze sevgiyle bakmış mı, uykusuz bıraktığımız gecelerde bile merhametle bizi sarmalamış mı?
Bırakın anne babamızı, evdeki ya da çevredeki diğer bireyler bize nasıl bir duyguyla yaklaşmış? bize o en savunmasız olduğumuz, her şeyi anladığımız ama anlatamadığımız zamanlarda ne söylemişler, nasıl bakmışlar? Nasıl bir ses tonuyla yaklaşmışlar? Hepsi ama hepsi ruh sağlığımızda birer nokta, virgül, hece, kelime oluyor. Negatif mi yoksa pozitif mi etki oluşturacağı da genellikle maruz kaldığımız muameleyle doğru orantılı.
Ne taşımak zorunda olduğumuz genleri, ne içinde var olduğumuz aileyi, ne yaşamak zorunda kaldığımız çevreyi seçme şansımız yok malum. İçine doğduğumuz tüm koşulların otomatik bir parçası olarak yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Kimimiz bu yaşam mücadelesinde, elimizden gelenin fazlasıyla kanat çırparak var olmayı başarıyor ve güçlü adımlarla geleceğe yürüyoruz. Kimilerimiz de bu yaşam mücadelesinde var olanla yetinerek olduğu kadarıyla ilerliyoruz yarınlarımıza. Gelecekten umutsuz, mutsuz ve hiçbir çaba göstermeyi gerekli bulmadan.
Evet, kendi hayatımıza dair ana öğeleri seçemiyoruz belki, ama bu demek değildir ki kendi ayaklarımız üzerine bastıkça tüm bu koşulların etkilerini olumlu yönde değiştiremeyeceğiz.
Bazen bir tek söz, bir tek bakış, bir tek kişi değil bir insanı, binlerce insanı ve tüm yaşamlarını değiştirip dönüştürebilir. Kelebek etkisi misali bizim küçük bir çabamız, büyük karşılıklar bulabilir.
Yaşam koşullarımızı, hayat deneyimlerimizi, hayata dair beklentilerimizi ve umutlarımızı ne kadar gerçekleştirilebilir olarak görür ve mümkün olacağına inanırsak, kendi çocuklarımız ve gelecekleri için de o kadar iyileştirebiliriz yaşam şartlarını diye düşünüyorum.
Unutmayalım ki, herkes dört dörtlük yaşam koşullarında yetişip büyümedi ama herkesin düşünen bir beyni, hisseden bir kalbi, karar verebilen bir iradesi var. Herkes bu özelliklere sahip kimisi dövünüp, şikayetlenip durumu değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmezken, kimileri de gerçekten hayatına küçük/büyük dokunuşlarla değişim ve dönüşümleri gerçekleştirebilmekte.
Ebeveynler olarak içinde büyüdüğümüz aile ve koşullar ne olursa olsun, ebeveyn olduğumuzu, bizim ruhsal anlamda sağlıklı olduğumuzda, sağlıklı olarak yetiştirebileceğimiz evlatlarımız olduğunun bilincinde olarak yaşayalım. Unutmayalım ki bizler neye nasıl bakarsak evlatlarımıza da ancak onu gösterebiliriz. Bizler yaşamdan ne anlıyorsak evlatlarımıza da onu anlatabiliriz. Bugün bizler sağlam duruşlu ebeveynler olmalıyız ki evlatlarımızı da yarınlara sağlam adımlarla yürümeyi öğretebilelim.
İnanın çok fazla sıkıntılarım ve derdim var diyen birisine sorsak(ölüm, hastalık vb hariç tutuyorum) anlat bize nedir seni bu kadar üzen şeyler diye, bize anlatırken çoğuyla yüzleştiği dertlerinin aslında hiiiiç o kadar abartmaya değer olmadığını görecektir.
Ruhumuzu nelere teslim ediyoruz, ne için kim için yıpratıyoruz? İyi analiz etmek lazım. Ruhumuz bizim bugünümüz, evlatlarımızın yarınları olarak çok kıymetli ve eşsiz…
Elbette şu hayatta gücümüzün üstünde unsurlar var ama biz insanoğlunun da istedikten sonra yapamayacağı hiçbir şey yok. Her sorunun, her olayın, her durumun bin bir türlü çözümü var, biliriz, yeter ki çözmek isteyelim. Yeter ki bize rahatsızlık verdiğini düşündüğümüz durumlardan gerçekten kurtulmak isteyelim.
Hayat bizim yollarımıza güller sermedi belki, ama bizler gelecek yolculuğunda evlatlarımızın yollarına ışık olacak birçok deneyimler ve kazanımlar edindik, ediniyoruz…
Herkese zorlu hayat yolculuğunda sağlam ve sağlıklı bir ruh yapısı ile mutlu yarınlar diliyorum…
DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
RUHUMUZA SAĞLIK!..
Benzer Haberler
-
MUT TURİZM ÇALIŞTAYI YAPILDI
-
Zeytin üreticileri zor durumda
-
KADIN KATLİNE VE TACİZE ARTIK YETER!
-
Başkan Orhan: “Festivalde yaşananları tasvip etmiyoruz.”
-
Ekim Ayı Mut Belediye Meclis Toplantısı Yapıldı
-
DÜNYANIN EN BÜYÜK TÜRK BAYRAĞI BOYANDI
-
MUT KAYMAKAMI AYRANCI’DAN 30 AĞUSTOS MESAJI
-
ANAYASAYA ERİŞİLEMİYOR
-
MUT’TA 15 TEMMUZ ETKİNLİKLERİ
-
VALİ PEHLİVAN’DAN 15 TEMMUZ MESAJI
-
BİR SİYAH YUMURTA HİKAYESİ
-
Tüm Emekliler Sendikası’ndan basın açıklaması: “Emeklileri aç bırakarak tasarruf yapılamaz.”