ÇIĞLIKTEPESİ / 2
Bu şiirselliği yaşamanın bedelidir taşlık, kayalık, kaygan zeminde mecburi tek sıra olarak ilerlemek. Ağıl Oğuz Deresi’nde yerleşik Pers yolu tabelasından bu yana, Karaman’dan beri yürümek. Bedeli ödenen her şeyin verdiği, hak edilmiş fazladan keyif gibi, burada da bedeli ödeyen sincaplar, atarak çığlıklarını, kahkahalarını, Pers Yolu’nu yürümenin keyfini, doya doya yaşarlar.
Pers Yolu’nun bu noktasının, yaklaşık, yetmiş beşinci kilometresinin, Çığlıktepesi olma hikâyesi Pers Yolu’nun çelik çekirdeğinin, Karaman ve Mut arası keşif yürüyüşleri ile başladı. İki bin on dört yılında. Bu tepeye ilk çıkışımız, arkadaş, yoldaş da olan, doğada olmakla mutlanan iki kişilik bir keşif ekibiyle oldu. Dün gibi. Bugün buraya çıktığımızda ne yaşıyorsak ogün de benzer duygular yaşamıştık. Bir arayışın, sıra dışı bir keşfin, bulmanın, öğrenmenin, coğrafyaya hakim olmaya başlamanın, ilk adımlarını atmanın, bir bilinmeyenin peşinde koşuyor olmanın yaşattığı, sıra dışı mutlulukları.
Çığlıktepesi, Pers Yolu yürüyenlerine, ilk defa, Abe Yaylası’ndan çıkıp, Avoluk Yaylası’na girişe doğru ilerleyen, Ardıçlı Dolama’da görünür. Bu görünüş, bir bilirlik halini de içerir başlangıçta. Zira bilinirliğe sahip olmayan sincaplar, yürümenin, doğa da olmanın, Toroslar da olmanın bütün keyfine rağmen, oldukça yorulmuş olurlar, Ardıçlı Dolama’ ya gelinceye kadar. Tarihin, bu gününün üç bin yıl öncesine giden, kaya kesim, kadim yollarının üzerine otururken, koyu gölgeli ardıç ağaçlarının altında pek varmazlar, yaklaşık dört kilometre ilerilerindeki, bin yedi yüz metre rakımlı Çığlıktepesi’nin farkına. Kimisi suyunu, kimisi termoslarından döktükleri çay ya da kahvelerini yudumlarken. Yorgun ama mutlu sohbetler esnasında. Kimisi, sarılıp asırlık ardıç ağaçlarına fotoğraf çektirme telaşındayken. Dinlenirken bir yandan, diğer yandan, müzik dinleyip, dans yaparken bazı sincaplar.
Önceden Pers Yolu’nu geçmiş, tepelemiş olanlar ve etkinliğin, felsefi derinliğini beraberlerinde taşıyan sincaplar içinse durum biraz daha farklıdır. Ardıçlı Dolama sınırlarına giren onlar, zemindeki, üç bin yılların izleriyle bütünleşip, zamanda geriye doğru yolculuğa çıkmalarının yanı sıra, Pers Yolu’nun, önemli bir kısmını geçmenin, zaferi mutluluğu ile bu yola çıkıştan, zaferle çıkmanın nirengi tepesi olan, Çığlıktepesi’ne de samimi, içten, bir gülümseme fırlatırlar. Bilirler ki bu akşam, onun etekleri altında sıkı bir uyku çekecekler, buz gibi sularından içecekler. Yarın sabahın, er vakitlerinde başlayacak bir gece yürüyüşü sonunda, kuşluk vakti, alaca şafakta, orada olacaklar.
O gün, o ilk deneyimlemeyi yaşayan çelik çekirdek, sıra dışı yürüyüşün coşkusu, geride bırakılanların derinliği, anlamı, bin yedi yüz metre rakımların, kâşif insanda yarattığı duygusal derinlik, yeryüzü yuvarlağının sonsuzluğu karşısında içine girilen, evrende bir hiç olma duygusuyla çığlık atmak istemiş, atmıştı. Sonra, bir daha. Sonra, bir daha. Yineyine. Peş peşe. Nefeslerini, tüketene kadar. Onun, onların, yani yol arkadaşımın ve benim, zafer çığlıklarımız, yanı sıra, şimdilik, kaçınılmaz sonumuza meydan okuyuşumuzdu. Kafa tutuşumuzdu. Mızrak fırlatışımızdı, hakim doğa yasalarına. Sonsuzluğu selamlayışımızdı. Hayallerimizin peşinde olma halimizdi.
Birkaç yıllık bir geçiş sonrasında, Çığlıktepesi olarak kondu, Pers Yolu’nun, Avoluk Yaylası zirvelerindeki boğazın, hemen doğusunda kalan, kayalık, hâkim kütlenin adı. Ondan böyle de Çığlıktepesi bilindi. Bilinir. Daha ileride nasıl bilineceği, insanlığın gelişimi ile ilgili olacak. Bir kâşif olarak, isterim ki sonsuza kadar, Çığlıktepesi bilinsin.
Madde bilinci yaratır yaklaşımı, yaşamı anlayışımızdaki yöntemimizdir. Bundandır, biliriz ki çelik çekirdeğin duygularını yaşar, Çığlıktepesi feryat atanları olarak, sincaplarda. Zaferlerini kutlarlar. İnsanlığın, büyük serüveninin, bilinen bütün zamanlarında ana yollardan biri olan, Pers Yolu’nu geçmiş olmakla. İsyanlarını, özlemlerini, kafa tutuşlarını, yenilmişliklerini, kaybedişlerini, umutlarını, hayallerini, aşklarını, … Heyecanlı, utangaç, anlaşılmaz, kısa ve uzun olabilen, tekrarlayan, yerel, evrensel, siyasi, felsefi, sportif, asi, protest, içten, istemli, tekrarlayan, tekrarlamayan, istençsiz, mahcup, hançeresini yırtan, kısa, uzun soluklu olabilen, … Seslenişlerle.
Gülüşlerle.
İlk gülmeyi, İzmirli kadınlar yaptı, Çığlıktepesi’nde
İlk çığlığı atansa bu satırların yazarı olan, kardeşiniz ben İnce Bukay.
Bütün bu seslenişler, etkinliğin işlevine göre, günün herhangi bir zamanında olur. Bazen, sabahın er vakti, alaca karanlıkta. Bazen, kuşluk, bazen, öğle vakti.
Her çığlık, gülüş, zamanı, atanı, şekli, içeriği ne olursa olsun, Pers Yolu değerindedir.
Demir atların, demir sürücüleri, Pers Yolu’nun motor sporcuları da ilkbahar mevsiminin başında,bir ikindi vakti, Pers Yolu geçişlerinin işlevine uygun olarak, Çığlıktepesi’ni, batı yandan sardılar. İçlerinden, araziye uygun olan demir at, tepeye yönlendirildi.
17 Eylül 2025. Devam edecek.