Teknolojinin ilerlemesi, sanayinin gelişmesi, nüfusun çoğalması gibi pek çok etken sosyal yaşamda birçok değişiklik ortaya çıkarırken; bu gelişmeler, bazı mesleklerin doğmasına, bazı mesleklerin de yok olmasıyla sonuçlanıyor. Dünya geleceğin meslekleri neler olacak, diye tartışırken; geçmiş tarihlerde insan yaşamında önemli yer tutan bazı meslekler kaybolmaya yüz tutuyor. Ülkemizde de kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biri de semercilik. Semerciliğin ülkemizdeki son temsilcileri ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Semerciliğin son temsilcilerinden biri Mut’ta
Semerciliğin ülkemizdeki sayılı ustalarından birisi de ilçemiz Mut’ta yaşıyor. Bu mesleğin bölgemizdeki tek temsilcilerinden birisi olan semerci ustası Üstün Topaktaş, Mut merkezde Dış Çarşı’da mesleğini bin bir zorlukla sürdürmeye devam ediyor. 50 yaşındaki, evli ve 2 çocuk babası Topaktaş, baba mesleği semerciliği yaklaşık 40 yıldır sürdürüyor. Türkiye’de kalan 12 semerciden biri olan Topaktaş; Gülnar, Ermenek, Karaman ve Silifke’yi içine alan bölgenin tek semercisi. Diğer meslektaşları gibi Topaktaş’ı da, teknolojinin gelişmesi ile eşek, katır ve katır gibi hayvanlar ile yapılan işlerin yerini traktör ve benzeri motorlu araçlara bırakması nedeniyle zor günler yaşıyor. Halk arasında pat pat (tak tak) tabir edilen çapa motorlarının kullanılmaya başlaması, semerciliği adeta bitirme noktasına getirirken; kalp hastalığıyla da mücadele eden ve yüzde 69 engelli raporu olan Topaktaş, elinden geldiğince mesleğini sürdürmeye gayret ediyor.
“1983’ten beri semercilik yapıyorum.”
Semerci ustası Üstün Topaktaş’la, kaybolmaya yüz tutmuş olan semercilik ve meslek yaşamıyla ilgili konuştuk. Mesleğe ilk başladığı yıllarda semer üretimi için taleplere yetişemediklerini belirten Topaktaş, semere olan talebin her geçen gün biraz daha azaldığını söyledi. Semerci ustası Topaktaş, 5-6 ayda bir semer satabildiğini söyledi. Semerci Topaktaş, “Bu sanatı 1983’te babamdan öğrendim. Babamın adı Hüseyin Topaktaş. Bu sanat babamdan kaldı bana. Şu anda da baba sanatı olarak devam ediyorum. Aşağı yukarı 10 yaşındaydım mesleğe başlayalı. Şu an Mut’ta iş bitti. Eşek kalmadı. Eşek kalmayınca da satamıyorum. Mutta 5-6 ayda bir semer satıyorum. Yayla köyüne gidiyorum. Eleksi, Ballı, Çivi buralara gidiyorum. Denk gelirse Gülnar tarafı geliyor. Senede 2 veya 3 tane semer satışı yapabiliyorum. Onun için devamlı Karaman tarafına götürüyoruz. Karaman’da iyi kötü geçiyor. Orada satıyoruz.” dedi.
“Bu sanatı pat pat motorları bitirdi.”
Mut, Gülnar, Ermenek, Karaman, Silifke yörelerinin tek semercisi olduğunu belirten Topaktaş, “Bu sanatı burada pat pat motorları bitirdi. Baba sanatı olunca da bir şey yapamıyorum. Hastayım, anjiyo oldum 5 sefer. 3 sefer kriz geçirdim. 10 kadar stent var. Raporum da var. Bu zorluklara rağmen mesleği devam ettirmeye çalışıyorum. Mut’ta bir tek ben varım. Mut’ta, Gülnar’da, Karaman’da, Ermenek’te, Silifke’de bu yörede tek benim. Türkiye genelinde 12 tane filan semerci kaldı, diye biliyorum ben. Bu mesleğin son temsilcilerinden biriyim. Nöreyim, başka yapacak bir şeyim de yok. Bizden sonra bu meslek kaybolup gidecek, bitti sayılır.” şeklinde konuştu.
“Bir semeri 3 günde tamamlıyorum.”
Bir semeri 3 günde yaptığını belirten Topaktaş, bin 500 liraya satış yaptığını söyledi. Topaktaş, şöyle konuştu: “Aşağı yukarı 700-750 lirası masrafsa 750 lira kalır. El işine gidemiyorum hasta olunca, tıkana kalıyorum. Sosyal güvenliğim yok. Emekli olamadım, gün eksikliğinden dolayı. Yani çok zor bir durumdayız şu an. Sabah beri aldığım 50-60 lira bir para. Bu hafta toplasan en fazla 70 liradan fazla alamadım. Çünkü iş yok, gelip geden olmaz oldu. Köylü gelmez oldu çarşıya. Çarşıya köylü gelmez olunca bekliyoruz, ama Allah büyük. Mücadele.”
“Semer malzemeleri dışarıdan geliyor. Malzemeler pahalılandı.”
İlkokul mezunu olan Topaktaş, semercilikle ilgili şu mesleki bilgileri de verdi: “Semerlerimizin malzemesi ot. Semer ağacını kayısıdan, duttan kullanıyorum. Bahçe odunlarından. Semer ağacından birini bir günde yaparsın, ikinci gün palanını içini yaparsın, üçüncü gün keçesini yaparsın. 3 günde bir semer çıkar. Malzemelerimiz, deridir, keçedir, ottur. Ot gelecek Denizli’den. Şu an otun bağı Denizli’de 50 liraymış. Ama buraya gelinceye kadar ot, yüzde 25-50’de nakliye koysan, bize 75-80 liraya patlar. En azından 300 bağ ot alsak; 80 olsa 24 bin lira eder. Zaten 300 bağdan aşağıda bir kamyon getirmez, Denizli Çivril’den. Malzemeler her geçen gün pahalılandı. Keçeler Maraş’tan gelir. Deri Maraş’tan gelir. Bazen İzmir Tire’den de gelir. Bu şekilde mücadele ediyoruz, baba sanatı diye. İmkanım da yok. Başka imkanım olmadığı için bu şekilde yapıyorum. Tahtacı katır semeri de yapıyoruz. Uzun semer. Yaptıran olur. Ermenek tarafı çok gelir. Gülnar Bardat tarafı çok gelirdi, şu an orada da eşek kalmadı. Millet pat pat motora devam ediyor. Semerciliğin yanında koyunlara çandır zildir, köpeklere köpek çaprazıdır bunları imalat yapıyorum. Çanı alıp satıyorum, hıltaları kendim yapıyorum.” dedi.
Bu yörelerde başka semerci olmadığını söyleyen Topaktaş, “Allah geçinden versin, ben öldüğüm zaman millet şaşar kalır.” dedi.
“Zor şartlarda çalışıyorum.”
Aslen Ermenekli olan semerci ustası Topaktaş, zor şartlar altında çalıştığını belirterek, devletten zaman zaman yardım aldığını söyledi. Topaktaş, “İlkokul mezunuyum, Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda okudum. Dükkanım kira. Yüzde 69 engelli raporum var, ama nöreyim bu şartlarda çalışıyorum. Devletten zaman zaman yardım alıyorum. Başka bir gelirim yok. Dükkana devam ediyorum. Evliyim; bir kız, bir oğlum var. Oğlum 22 yaşında askerden geldi, o da işsiz şu an. O da meslek lisesi mezunu, elektrik elektronik mezunu. Şu an o da işsiz. Kızımda 18 yaşında üniversiteye gidecek. Bu sene gidecek hayırlısıyla. Eşim sigortalı işte çalışmasa zaten biz burada açlığımızdan süneriz. Eşim sağ olsun, destek veriyor devamlı. Bir fabrikada çalışıyor.” diyerek sözlerini tamamladı.