“Bu benim dördüncü evliliğim arkadaş…
Birinci evliliğim askere gitmeden oldu. Aynı köyden bir kızla kaçarak evlendik. Ana baba ağzına baktık, çocuk da olmadı, ayrıldık. Sonra o pişman ben pişman…
İkinci hanımla üç yıl kaldık, anlaşamayıp onunla da ayrıldık. Yine çocuk yok…
Üçüncü evliliğim Ermenek’ten. Onunla düzenimiz iyiydi. Ama kanser oldu, kurtaramadım. Ondan da çocuk yok. Sonradan öğrendim ki meğer çocuğu olmayan benmişim!
Derken bununla evlendim. Bunun üç çocuğu var. Bu kocasından ayrılmış, benim de dediğim gibi hanım öldü. Torunları var, gelip gidiyorlar, bu yaşlandı, ben yaşlandım, böyle…”
+++
“Doksan üç yaşındayım. Bugüne kadar bir kez kumar oynamışlığım var. O da elli yaşlarımda filandı. Cumhuriyet alanına bir düzenek kurmuş birisi. Bir tablanın üzerinde bir kol saati, bir de sigara paketi var. Bir lira verip beş halka alıyor ve atıyorsun. Hangisi halkanın içinde kalıyorsa senin oluyor. Beş halka aldım, hepsi boşa gitti. Üzerime yapıştı ya, beş halka daha aldım. Yine fos! Bereket bir arkadaşım kolumdan tutuverdi:
“Balık yemi gibi bir şey bu. Bunun için evinin ekmeğini kaptırma buraya, gel.
İşte yaşamımın tek kumarı bu.”
+++
“Almanya’ya toruna bakmaya gitmiştim. Otuz yedi gün kaldım. Yeni geldim. Torun çarşamba günleri olmak üzere dört kez okula gitmedi. Öğretmenleri grev yapmış. Toplu taşıma çalışanları da grev yapmış. Ben geldikten bir gün sonra hava alanlarında da grev olacakmış, oğlum söyledi.”
+++
80’li yılların öncesi…
Gille köyünden Hüseyin Çalışkan’ın Adana’da bir arkadaşı var. Şunları anlatır bir görüşmelerinde:
“Bir gün bir sokaktan gidiyorum. Karşımdan da birkaç genç geliyor. ‘Sağcı mısın, solcu musun?’ diye şimdi bunlar benden kesin hesap sorar, ikisi de sıkıntılı, en iyisi ben, ‘Ekmek Partisindenim’ diyeyim diye kafama koydum.
Dediğim gibi sordular:
“Amca sağcı mısın solcu musun?”
“Ekmek Partisindenim çocuklar ben!”
“Ulen amca biz ikisiyle baş edemiyoruz, bir de Ekmek Partisiyle mi uğraşacağız şimdi.”
Canlısından iki tekme vurmasınlar mı!..”
Sevgiyle, sağlıkla, saybanla…