FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 11 Kasım 2024 127 Görüntüleme

KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ / 59

“Memleketim Mut olsa da Karaman’da lisede okuyorum. O yıllarda vırt zırt her yıl kitap değişmez, bir kitap eskiyinceye kadar bir iki öğrenciye “kitaplık” yapardı. Ben de böyle, bir kitapçıdan ikinci el ders kitapları aldım. Matematik, Türkçe, Tarih, Coğrafya, Fen Bilgisi… Ne ilginç ki, aldığım kitapların hepsi bir öğrencinin, çünkü hepsinin üzerinde aynı adı yazıyor; “Selim Deveci.”
Yıllarca bu Selim Deveci’yi merak ettim durdum. Sonunda da buldum. Sanayide bir işletmeci. Zaman zaman buluşur çay içeriz şimdi, kitap anılarımızı anlatırız…
+++
Göksu boylarında bir köy…
Rahmi Çavuş denilen bir adam, kızını bir akrabasına verir; söz kesilir, nişan konur. Ama nedense adam, kızını vermekten vazgeçer. Akrabası gencin buna canı sıkılır, arkasından da yaylada kızı kaçırır. Hatta iki gün kızla birlikte kalırlar.
Rahmi Çavuş, ille de vermeyecektir kızı akrabasına, gider kızı geri getirir.
Doğuda yine akrabası bir genç askerdedir, Maraş’ta. Ona vermek ister kızı. Ama her şeyi harfiyen anlatacaktır. Bunun için de oğlanın yanına gitmesi gerekir. Biner bir gün otobüse, gider Adana’ya, oradan da ver elini Maraş.
Adana’da otogarda beklerken usuna us karışır. Vazgeçer gitmekten. Döner gelir Mersin’e, geriye. Mersin otogarında usu bir daha karışır, sür yeniden Adana, oradan da Maraş’a.
Adana otogarında dalgın dalgın düşünürken, Maraş otobüsünü kaçırır bu kez de.
Tamam, her şeyi harfiyen anlatacak ya, peki nasıl diyecek gidince oğlana, “Kızımı ben filana vermiştim, nişan bile koymuştuk, sonra içime sığmadı oğlan, vazgeçtim kızı vermekten, buna kızan oğlan kızımı kaçırdı, iki gün birlikte kaldılar, gittim kızımı geriye getirdim, şimdi bu kızı sana vermek istiyorum, bunun için geldim buraya…”
Nasıl diyebilecek bunu oğlana, nasıl!?..
Döner gelir Mut’a…
+++
Çocukluğunda en çok taş yuvarlamayı severdi. Bir gün dedesi, “Taş yuvarlamak günahtır oğlum be!” dedi. Hevesi kursağında kalakaldı…
+++
“Yedi kardeşiz biz. En büyüklerimiz biri ablam, biri abim, biri de ben. Babam üçümüze bir dayak atardı bir dayak! Bu yüzden de çok korkardık babamdan. Titrerdik karşısında.
Biraz deliceydi babam. Zaten babasına da “Deli Goca” denirdi. Belki yaşlandığından olacak, benden küçüklere pek dayak atmazdı ama. Bırakın bizi, anneme bile dayak atardı. Anneme de gün yüzü göstermedi hiç. Bir gün anneme, içi kayısı dolu kovayı bir fırlattı, annemin omuzundan kolu kırıldı. Yine bir gün bana içi su dolu ibriği bir saldı, yerde iki saat kendime zor geldim. Korkumdan hiç konuşamazdım onunla. Hatta kimi arkadaşım, “Babanla küs müsünüz?” derdi. Bir babaya böyle söylenmez ama “görülmeyesicenin” biriydi benim babam. Çok çektik, çok…”

Tema Tasarım | Osgaka.com