FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 1 Ağustos 2024 55 Görüntüleme

KİBİR DEĞERSİZLİĞİN KAMUFLAJIDIR

“Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, kibirle kasılan, kendini beğenmiş, çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez.”
(Lokman 31/18)

İnsan;
En büyük imtihanı kibirle olurken, dünyada ki var oluş amacını kavramakta en çok zorlanandır. Dünyanın geçici olduğunu ve sahip olunan hiçbir şeyin aslında gerçek sahibi olmadığını idrak etmemekte direnirken, her şeye kendi çabası ve gayretiyle ulaştığını düşünüp kibirlenme gafletinde bulunan tek varlıktır…

Kibir, birçoğunun üzerine almadığı ama gizli kapaklı alttan alttan çaktırmadan gösterdiği, bazılarının da aleni bir şekilde gerine gerine sergilediği tehlikeli bir duruştur. Oysa insan bilgiye ulaştıkça mütevazılığı da o oranda artmalı. Nasıl ki boş başaklar dimdik dururken içleri doldukça eğilirse insanoğlunu da bilgisi kibirden uzak tutmalıdır.
Kibir Kur’an’da dahi şiddetle yasaklanmış ve hakkında o kadar fazla şey yazılıp çizilmiştir ki bu da aslında kibrin ne kadar tehlikeli ve zehirli olduğunu anlatmaya yeterlidir. Peki, o zaman bakalım neymiş ve neden olurmuş bu kibir;
Dilimize Arapça’dan dan geçen ve “Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik, gurur” anlamına gelen kibir TDK’de şu şekilde tanımlanmıştır;
1. isim: Kendini başkalarından üstün tutma; benlik, böbür, gurur:
2. isim: büyüklenme.
https://sozluk.gov.tr/

Kibir öyle bir haslettir ki ateşten gömlektir. Ne denizler yeter onu söndürmeye ne fırtınalar. Kibir ateşinden kurtulmak ancak ve ancak tevazu ve kendini bilmekle olur.
İşin ilginç yanı kibirli insanlar her zaman kendilerini pazarlayacakları ve çok değerli gibi gösterecekleri bir ortam bulurlar. Çünkü onların bu havalı duruşu, her şeyi ben bilirim edaları bazı ezik ve kişiliği bastırılmış insanlara cazip gelir. Bu insanlar kendi noksanlarını onun etrafındaki ışık sandığı şişirilmiş hava ile doldurarak var olmaya çalışırlar.
Kibirli insanda o zayıf insanların kendisine hayran hayran bakışından bir paye çıkartır ve kendisi bile inanır içi boş havasına. Fakat işin özünde kibirli insan da, etrafındakiler de bilirler asıl meseleyi de kimseye belli etmeden dönerler o sahte ışığın peşinde; Asıl mesele mi; “DEĞERSİZLİK” hissidir.
Aslında uzun zamandır üzerinde çalıştığım ve bu zamana kısmet olan “Kibir” konusunu araştırırken bildiğim, ama çok daha derinlemesine keşfettiğim şey şuydu; Kibirli insanlar gökten zembille inmiyordu. Onları da böyle tehlikeli bir kişiliğe getiren yine yanlış ebeveyn tutumlarıydı.
Özdeşim kurma, güvenli bağlanma, ilgi, sevgi ve onaylanma ihtiyacı gibi faktörlerin eksik veya hiç karşılanmamış olmasıydı bütün mesele. Ebeveynleriyle güvenli bağ kuramayan, sağlıklı özdeşim kuramayan, ebeveynleri tarafından yeterince sevilmeyen ya da sevgiyi hissedemeyen, değer görmeyen, onaylanmayan, sürekli eleştirilen çocuklar, hayatları boyunca hissettikleri bu eksikliği, değersizlik hissini başkaları fark etmesin diye çok ulaşılmaz ve değerli birisiymiş gibi davranarak ya da kendilerine ideal olarak seçtikleri (genellikle kibir ışığına kapıldıkları) kişilerle gidermeye çalışırlar. Aslında kendileri bu eksikliğin farkındadır ve bilirler ki ömrünün sonuna kadar kapanmayacak bu yaranın tek merhemi de onu bastırarak yok saymak ve kimseye göstermemektir. Bu da ancak kibir ve narsistik tutumlarla mümkündür ve o şekilde davranırlar.
Sevgili ebeveynler lütfen çocukları sevin, önemseyin, değer verin ve koşulsuz sevgiye dayalı sağlam ve güvenli bağlanmalarına yönelik tutumlar takının.
Kibir konusunda bir diğer husus da gurur ile karıştırılmasıdır. Gurur, kişinin çabaları ve emekleri ile elde ettiklerinden dolayı içten kaynaklanırken; kibir kişinin kendinde olmayan şeyleri varmış gibi hissedip, dışardan saygı görmeyi beklemesidir. Bir nevi çocukluğundan eksik kalanı tamamlama çabaları da diyebiliriz.
Kibri ateşten gömlek olarak nitelendiren Yunus Emre yaradılış öyküsünde;
Toprakla geldi bize dört nitelik: Sabır, hoş huy, tevekkül ve yücelik.
Suyla beraber geldi dört türlü hâl; Temizlik, cömertlik, lütuf ve visal.
Rüzgârla beraber geldi dört heves; Yalan, riya, sabırsızlık ve nefes.
Ateşle geldi dört türlü felâket; Şehvet, kibir, açgözlülük ve haset.
Canla birlikte geldi dört özellik; Utanma, ahlâk, üstünlük ve birlik.
Diyerek, insanoğluna yaradılışı idrak konusunda çok önemli mesajlar vermiştir, diyelim ve sözü daha fazla uzatmayalım.
Kibir kamuflajından uzak, mütevazılık gömleğini giymiş ruhlarda vücut bulsun evlatlarımız, güzel yürekli insanlara çıksın yollarımız.

HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta varsa değersizlik yaramız onu keşfetmeye ne dersiniz?
Ve evlatlarımıza kibir tohumlarını ekme davranışlarımız ne durumda bir kendimizi yoklayalım. Hep diyoruz ya, çocuk yetiştirmek boşluk ve ihmal kabul etmez. Hadi bütün boşlukları doldurmaya…

Tema Tasarım | Osgaka.com