PERS YOLU / BİR SU DEĞİRMENİ
Buraya kadar olan anlatımlarımdan Karabey efsanesinin çıkışını, Osmanlının o dönemini, kısmen ayanları, Karabey’in yeni yaşam alanı oluşturma sürecini, sürecin işlediği Kestel Dağı ve çevresini, ulaşım durumlarını, anlatılar, incelemelerim, kısmen de anılarla harmanlayarak anlattım.
Karabey, bütün benzerleri gibi lider karakterli, cesur bir insan. Görünüş o ki aslı var yok, üzerine atılı “kara suçlamadan” sıyrılmış görünüyor. Kestel Dağı’nın ekonomik getirilerini toplamış, daha geniş topraklar edinmiş. Bu topraklar, Kavaközü Köyü sınırları içinde olan, kendi adı ile anılan Karadeğirmen’in kuruluş yerinden başlar. Karadeğirmen’in kuruluşundan sonra, Değirmen Boğazı adını alan boğazın adı, bu gün de Değirmen Boğazı’dır. Boğaz, neredeyse tam ortasından, Koyunyunağı kaynağından gelen su ile ikiye ayrılır. Bu ayırımın, kuzey tarafında kalan kısmının alt ucunda, Kömürcü yanında değirmen var. Değirmenin binası, ön cephesi Batı yönde olacak şekilde inşalıdır. Arka cephenin, yaklaşık otuz metre kadar üstü ile aşağı mevkisinde bulunan, Kavaközü’nün Kömürcü Çayı üzerine kurulu ana köprüsüne varmadan, Dağpazarı yönünden gelen ana yoldan ayrılan, Akyar eteğinden, Asker Amca’nın yurdunun altından, değirmenin üstünden, Koyunyunağı’na uzanan toprak yol bir var. Bu yol aynı zamanda, Pers Yolu’nun bu aradaki kısmıdır. Koyunyunağı’ndan Kuzey yönde çıkmadan yol ikiye ayrılır. Ana yol olan Pers Yolu, Kuzey yönde ilerler. Kuzeydoğu yönde ayrılan tali yol, Tahtalı Yaylası’na ulaşır. İlerisinde tekrar, Kuzey ve Güney yönde ikiye ayrılır. Güney yöndeki Navdalı Köyü’ne, Kuzey yöndeki Punura antik kentine yani Yağlı Yaylası’na çıkar. Bu yollar, bin dokuz yüz yetmiş yedi yıllarına kadar, iş makinası yüzü görmemiş yollardır. O yıllara kadar, angare usulü ile işlenirdi. Angere usulü işlenmiş bu yollarda iki tekerli motosiklet, yaya ve eşek le yolculuklarım olmuştur. Hatırladığım kadarı ile bin dokuz yüz yetmiş beş yılına yakın yıllara kadar, Kavaközülüler, Mut ve Karaman’a gitmek için, eşeklerle Navdalı Punura kavşağına kadar gelir, Navdalı’dan yola çıktığını hatırladığım, Dağpazarı Köyü’nden de yola çıkmış olabilecek olan, Gürkan isimli ama kendisine, Gürgen diye seslenilen bir sürücünün, açık kasa kamyonu ile yolculuk yaparlardı. Bu şekilde yolculuk yapmadım ama yolcuların eşeklerini, Kavaközü’ne geri getirmek için onlara eşlik ettim. Tahtalı’dan, dedem Ahmet İnce ve babam Yunus Nadi İnce, uzun zaman küçükbaş hayvan sütü alıp, Kavaközü’ndeki mandırada kaşar peyniri yapmışlar, yaptılar. Babamın yaptığı dönemi biliyorum. Bu işle ilgili Tahtalı’ya gidip gelmişliğim vardır. Tahtalı’dan açık kasa jipi ile süt çeken Sabit Ünal Amca ve katır arabası ile süt çeken Şıh Mehmet Top Amca, babamın samimi arkadaşlarıydı. Çok severlerdi beni. Ben de onları babam gibi sayardım. Bin dokuz yüz seksen beş yılı ardındaki yıllarda nohut ticareti yaptım buralarda. Şimdi bu yollar, iş makinaları ile işleniyor. Tahtalı’ya açılan o ilk yol iptal oldu. Eski sapağın Kuzeyine düşen bir yerden, Pers Yolu üzerinden yeni bir sapak yapıldı. Pers Yolu’nun bu sapağa kadar olan kısmı da iş makinesi görmüş oldu böylelikle. Değirmenin su arkı yani kanalı, bu yolun, batı yönde altıyla bitişik, Koyunyunağı’na uzanır. Hatırladığım ilk yıllarda ki bin dokuz yüz yetmiş yılları başına eşleşir, bir buçuk metre kadar genişliğinde yuka bir arktı. Şırıl şırıl suların akışı, dün gibi gözlerimin önünde. Etrafında hiçbir insani yerleşimin olmadığı, su kaynağının, Punura platosundan beslendiği, ışıltılı, diyeceği olan, konuşan suların.
Değirmen ile Koyunyunağı arası, yaklaşık iki kilometredir. Koyunyunağı’nın altından itibaren, değirmen yönündeki geniş çayırlıklara, Kocaçayır denir. Değirmen, suyunu, Kocaçayır’ın orta üst kesimlerinden alır. Harman arkası, un öğütümü başladığı zaman, aynı zamanda Kavaközü’nün neredeyse her yerini sulayan, Koyunyunağı su kaynağından bir değirmen döndürüm su, özel mülkiyet olmasına rağmen, angare usulü işlenen arka ayrılırmış, ayrılırdı. Arkın değirmene, yirmi metre adar yaklaştığı bir noktada fazla gelen suyu tekrar ana çay yatağına vermek için, bir savak vardı. Bu savaktan, az da olsa su akardı. Yüz metre kadar bir akıştan sonra çaya karışan suyun, arkın altıyla olan bir yerinden, değirmen halkı, içme suyu alırdı. Un öğütmeye geldiğim, zaman zaman vakit geçirmek için geldiğim değirmen de içme suyu kaynağından, babamın dayısı olan, dayı dediğim, Değirmenci Osman Ata’ya su doldurup gelmişliğim de vardır. 17.01.2024
Devam edecek.