PERS YOLU / BİR SU DEĞİRMENİ
Kara Bey adını alacak kişi 1844 yılı civarında yirmi beş yaş civarındadır. Yaklaşık olarak 1820 yılı civarı doğumludur. Osmanlı vergi uygulamasına tabi tuttuğuna göre, kendisi dâhil çevresindeki sekiz kişi yaşamlarını üretebilecekleri mal varlığına iyi kötü sahipler. Bura da dikkat edeceğimiz bir yön de Osmanlı da kadınların, nüfus sayımında sayılmadıkları konusudur ki bu sekiz kişinin haricinde vergiye tabi olmayan birkaç erkek nüfus, çocuk ve kadın da olmasını beklemek gerek.
Mavga Kalesi’ni yirmili yaşımın başında, içine girerek görmüştüm. Otuzlu yaşlarımın başında hakkında yazılanları okuyarak, hikâyesini öğrendim. Bu pratik ve teori ile iyi bilirim diyebilirim.
Kara Kale ile tanışmam, yirmi beş yaşım yazıdır.
Baharın, yaza evrildiği bir zamanda ortalık ağarmadan önceki zamanda düşmüştüm yola. Kavaközü’nde bulunan mandırada peynir yapıyor, yaklaşık bin ağaçlı elma bahçesine bakıyordum. Köyümün insanlarının, ilçe merkezine yürüyerek gidip geldikleri zamanlara, yollara, vakte dair bilgilerim vardı. Onların yürüdüğü yollardan giderek, deneyimlemek istiyordum. Onlu yaşlarımın başında böylesi iki yürüyüşe katılmışlığım var. Şimdi düşünüyorum da yolların kullanımı konusunda da geçiş dönemindeyim. O ilk yürümelerimden sonra hızla, yürüyerek şehre gidip gelme durumları sona erdi. Bu yürüyüşüm o anlamda bir yürüyüş değil kuşkusuz. Peynir imalatı sezonu bitmiş, ağaçların ilk bakımlarını yapmıştım. Takip eden bakıma kadar boşluğum vardı. Ailem Mut’taydı.
Kavaközü’nün aktif kullanılan Mut yolu, yayla köylerin ana grup yolu, Dağpazarı yolundan ayrılır. Köy ile anılı sapak arası dokuz kilometredir. Ben ayarlı yürüyüşçüler bu uzunluğu yaklaşık iki saatte yürürler. Bu hat, iki nokta arasındaki tek seçenektir. Anlattığım yürüme zamanlarında işlenmiş toprak yol olan hat, bu gün asfalt. Dağpazarı yol kavşağından sonra. Dağın eteğindeki Dağpazarı Çayı geçilir. Çaya kadar mesafe yaklaşık bir kilometredir. Ardından Kestel Dağı’na tırmanışa geçilir. Yaklaşık iki saatlik bir tırmanıştan sonra Kestel Dağı, Batı sırtı, Kuzeyine çıkmış olunur. İlerleyen yıllarda birçok defa bu hatta yürüyüşlerim olacak, ama o tarihte bu ilk yürüyüşüm ve yalnızım. Buraya çıkınca kısmen dağın zirvesi görünür ama zirveye ulaşmak isteyenlerin, nereden baksan bir saatlik bir yürüyüş daha yapmaları gerekir. Bulunduğumuz sırttan Güneydoğu yönüne dönünce ileride büyük sıra kayalıklar bulunur. Burada su kaynakları var. Buz gibidir. Yol üstünde en son Öküzsulağı denen yerde vardır içme suyu. Dağpazarı Çayı suyunu mecbur değilsek içmemek gerekir. Kestel’e tırmandığımız yamaçta birkaç çeşme yapılmış, ama buralarda kış dışında su akmaz durumda. Özellikle tırmanışta epey terleyen yürüyenler için, kana kana içilecek bir sudur, oluktan akan, teknelerde toplanan zirve suları. Küçükbaş hayvan yetiştiren Masaralılar ve Karabelalılar buralara yaylaya çıkarlar. Bu yürüyüşümde su kaynaklarına çıkmadım. Daha sonraki geçişlerimden biliyorum burayı. Oldukça eğimli arazideki minnak hayvan patikalarını takip ederek, ileride görünen, Mavga Kalesi olduğunu sandığım, çok sonra Kara Kale olduğunu öğrendiğim, kaya kütlesinden düzenleme kaleye ilerledim.
Kara Kale, Kestel Dağı’nın Güneybatı yönündedir. Kale civarı yaklaşık bin üç yüz metre rakımdır. Kestel Dağı zirve yaklaşık bin sekiz yüz metre rakımdır. Kalenin doğu yönünde elli yüz metre arası ilerleyip, aşağı biraz inince geri dönüp ulaştığımız, yaklaşık beş yüz metre aşağımızda bulunan Batı Kestel Kanyonu’na inmek için en kestirme yol olan çarşak patikaya ulaşırız. Oldukça yetkin dağcılar bu çarşak patikayı sorunsuz kullanabilir. Tamamen çarşak üzerinde ilerlendiği için, yüksek eğimden dolayı zemini oluşturan çarşak, iniş anında sürekli hareket halindedir.
29 Kasım 2023
Devam edecek…