Basit olarak ele aldığımızda faizi hayatımızın pek çok alanında duyarız. Örneğin birikim yapmanın giderek zorlaştığı bu günlerde; konut edinimi, araç edinimi ya da eşya alımı gibi pek çok konuda kredi kullanırız ve bunun karşılığında faiz öderiz. Daha geniş çapta baktığımızda ise bireysel ve kurumsal olarak yeni iş kurma veya mevcut işi büyütme süreçlerinde de fon ihtiyacımızı karşılamak için banka kredilerine başvurulmaktayız. Bu işlevleri göz önünde bulundurulduğunda kredi kullanım ve faiz süreci ekonominin önemli oyuncularından biri oluyor. Fabrikalar kuruluyor, inşaatlar yapılıyor, istihdam alanları açılıyor ve ekonomik sirkülasyon sağlanıyor. Ekonomik sirkülasyon sağlanıyor fakat faizin daha önemli bir görevi var. O da merkez bankasının en önemli para politikası aracı konumunda olmasıdır. Yani merkez bankaları faizleri ekonomik koşullara göre arttırıp azaltarak piyasada dolaşan parayı kontrol edebilir. Örneğin ABD Merkez Bankası (FED) pandemi sürecinde Amerikan dolarının tüm dünya da geçerli bir para olmasına güvenerek çok fazla para bastı ve bunun neticesini de enflasyon raporlarında gördü. Şu an enflasyon artarak %4 dolaylarına gelmiş bulunuyor. Bu sebeple FED toplantılarında faiz artırarak parasının değerini korumayı planlıyor ve her toplantıda bunu dillendiriyor. Henüz gerçekleşmemiş olsa bile FED toplantılarında faiz artırımının konuşulması bile doların değerinin artmasını sağlıyor. Yani bu örneği vermemin sebebi faiz politikalarının ne kadar güçlü bir silah olduğunu görmeniz.Amerika’nın faiz artıracağı beklentisi bile pek çok ülkenin paralarında değer düşüşlerine sebep olmuşken faizleri artırması durumunda dışa bağımlı ekonomileri zor günler bekliyor. Dünyada da bu senaryoya karşı hazırlıklar başlamış durumda. 1 Eylül’den beri yani yaklaşık iki aydır 19 ülkenin merkez bankası parasının değerini korumak için faiz artırımı gerçekleştirdi. Türkiye ise bu konuda farklı bir yol izleyerek farklı bir formül uygulamanın peşinde. Hali hazırda sonuçlarını kur ve enflasyon oranlarında görmeye başladığımız bu yöntemlerin orta ve uzun vadede hangi sonuçları getireceğini hep birlikte yaşayarak göreceğiz. 🙂