EĞİTİM-İŞ VE HÜRRİYETÇİ EĞİTİM-SEN, MEMUR MAAŞLARINA YAPILAN DÜŞÜK ZAMMI PROTESTO ETTİ
Memur maaşlarına yapılan zam oranının beklentilerin çok altında kalması, sendikaların tepkisine yol açtı. Türkiye genelinde birçok sendika, 13 Ocak 2025 Pazartesi günü (dün) iş bırakma kararı aldı. Eğitim sendikalarına bağlı öğretmenler de bu eyleme destek vererek bir günlüğüne derslere girmedi.
Mut’ta da sendikaların aldığı karara uyan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Eğitim-İş Mut Temsilciliği ile Hür-Sen Konfederasyonu’na bağlı Hürriyetçi Eğitim-Sen Mut Temsilciliği’ne üye öğretmenler, iş bıraktı ve basın açıklamasında bulundu. Mut’ta, Eğitim-İş Mut Temsilciliği ve Hürriyetçi Eğitim-Sen Mut Temsilciliği’nin ortak basın açıklamasında, TÜİK’in açıkladığı yıllık enflasyon oranının gerçeklerle bağdaşmadığı belirtilerek; “Kamu emekçilerinin maaşlarına %11,54 gibi trajikomik bir zam uygulamak, alın terimize ve emeğimize yapılmış büyük bir hakarettir. Üstelik bu hakaret yalnızca kamu emekçilerini değil, toplumun geniş kesimlerini de derinden yaralamaktadır. Ekonomik krizle her gün biraz daha ağırlaşan hayat koşulları, temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak duruma gelmemize yol açmıştır. Açlık sınırında yaşamaya zorlanan milyonlar olarak, bu düzenin sürdürülemez olduğunu haykırıyoruz!” denildi. “Artık tükendik!” diyen eğitim sendikaları, haklı taleplerini sıralayarak, taleplerinin karşılanmaması durumunda genel greve gideceklerini ilan ettiler.
Hükümet Caddesi üzerindeki Atatürk Anıtı önünde yapılan ortak basın açıklamasına, Eğitim-İş Mut Temsilsi Bülent Akbaş, Hürriyetçi Eğitim-Sen Mut Temsilcisi Ayşenur Keskin ve her iki sendikanın üyeleri katıldı. Ortak basın açıklaması, Eğitim-İş Mut Temsilcisi Bülent Akbaş tarafından okundu. Basın açıklaması yapan Eğitim-İş Mut Temsilcisi Akbaş, “Bugün, emeğimizin değersizleştirilmesine, yaşam şartlarımızın ağırlaştırılmasına, yoksullaştırılmamıza ve insanca yaşam hakkımızın hiçe sayılmasına karşı ülkemizin her köşesinde alanlardayız. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı %44,38’lik yıllık enflasyon oranı, çarşıda, pazarda yaşadığımız gerçeklerle asla bağdaşmamaktadır. Halkı yanıltan bu sahte rakamlarla bizleri sefalete mahkûm etmeye çalışanlara karşı susmayacağız! Yalanlarla örülmüş bu sistemin illüzyonunu reddediyoruz ve emeğimizin onurunu korumak için mücadele bayrağını yükseltiyoruz! Kamu emekçilerinin maaşlarına %11,54 gibi trajikomik bir zam uygulamak, alın terimize ve emeğimize yapılmış büyük bir hakarettir. Üstelik bu hakaret yalnızca kamu emekçilerini değil, toplumun geniş kesimlerini de derinden yaralamaktadır. Ekonomik krizle her gün biraz daha ağırlaşan hayat koşulları, temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak duruma gelmemize yol açmıştır. Açlık sınırında yaşamaya zorlanan milyonlar olarak, bu düzenin sürdürülemez olduğunu haykırıyoruz!” dedi.
Artık zamların, sıradan bir haber olmaktan çıkıp emekçilerin günlük yaşamını alt üst eden bir gerçekliğe dönüştüğünü vurgulayan Akbaş, şöyle konuştu:
“Market raflarından temel ihtiyaçlara, faturaların her kaleminden ulaşım ücretlerine kadar fiyatlardaki artışlar, emekçilerin cebine her gün biraz daha yük bindiriyor. Kamu emekçileri, maaşlarını hangi ihtiyaçlarına yetiştireceklerini şaşırırken, art arda gelen zamlarla mücadele etmek neredeyse imkânsız hale geldi.
Ülkemizde kira artışları, artık vatandaşların barınma hakkını elinden alacak boyutlara ulaşmıştır. Ortalama konut kira bedeli asgari ücret düzeyine ulaşmış, kamu emekçileri kirasını ödeyebilmek için adeta öğrenciler gibi ortak ev tutmaya mecbur bırakılmıştır.
2025 yılına, milyonlarca çalışanı ilgilendiren %30’luk asgari ücret zammı, memur emeklilerine reva görülen %11,54’lük sefalet artışı ve işçi emeklilerine verilen %15,75’lik zam ile girdik. Bu zamlar yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğunu açlığa mahkum etmektir. Bu kölelik düzeni ile hayatta kalmak mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı’nın “fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin” çağrısı, siyasi iktidarın halktan ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Emekçi ve emeklilere yapılan bu boykot çağrısı, bir avuç ayrıcalıklı azınlığın sokaktan, çarşıdan ve halkın gerçeklerinden tamamen uzaklaştığını açıkça göstermektedir.
Sayın Erdoğan’a soruyoruz: Elimizde bir simit, bir bardak çayla daha neyi boykot edelim? Elektrik faturasını mı? Çocukların eğitim masraflarını mı? Market reyonlarını mı? Ulaşımı mı?
Halkın yaşam mücadelesini görmezden gelen bu çağrılarla, adeta dalga geçercesine yapılan açıklamaları kabul etmiyor ve yaşam koşullarımızı iyileştirmek için sorumluluk almayanları silkelenip kendine gelmeye davet ediyoruz!
Bu çelişkiyi asla kabul etmiyoruz!
Halkın alın teriyle oluşturulan kamu kaynaklarının, halkın refahı yerine rant projelerine ve yandaş şirketlerin kasalarına akıtılması, vicdanları yaralayan bir haksızlıktır. Yandaş şirketlerin, kamu kaynaklarını talan edercesine sahiplenmesi ve üstüne üstlük vergi indirimi gibi ayrıcalıklar bekleyen bir yüzsüzlüğe bürünmesi artık sabır sınırlarını aşmıştır. Halk, yokluk içinde yaşam mücadelesi verirken, kaynakların bir avuç yandaşa peşkeş çekilmesine göz yummayacak ve bu talan düzeninin değişmesi için mücadeleye devam edeceğiz.”
“Artık tükendik!” diyen sendika temsilcisi Akbaş, haklı taleplerini şöyle sıraladı:
“Ancak, en düşük memur maaşına %100 zam yapılmasıyla insan onuruna yaraşır asgari bir ücret seviyesine ulaşılacaktır.
Asgari ücret işçi sendikaları ve konfederasyonlarının söz sahibi olduğu bir komisyon tarafından belirlenmelidir.
Kadın emekçilerin üretim sürecine eşit koşullarda katılabilmesi için iş yerlerinde ücretsiz kreşler açılmalıdır. Bu adım, yalnızca kadınların ekonomik özgürlüklerine katkı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine de güç kazandıracaktır.
Halkın sırtına yüklenen adaletsiz vergiler, emekçinin alın terine yapılan açık bir gasp haline gelmiştir. Vergi adaleti sağlanmalı, ücretli çalışanların vergi dilimi %15’e sabitlenmeli, temel ihtiyaçlara uygulanan dolaylı vergiler kaldırılmalıdır.
Yandaş sendikaların dilenci gibi refah payı talebine karşı, gerçek bir toplu sözleşme mutabakatı sağlanmalıdır. Alacağımız her zam taban aylığımıza ve emekliliğimize yansıtılmalıdır.
İşverenin güdümünde olmayan, bağımsız kamu emekçileri konfederasyonlarının söz sahibi olduğu bir toplu sözleşme sistemi şarttır!
Eşit işe eşit ücret talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz!
Kamu kurumlarındaki mülakat uygulamasına son verilerek liyakatin esas alındığı bir sistem kurulmalıdır.”
Artık sessiz kalma zamanı olmadığını belirten Akbaş, üretimden gelen güçlerini kullanarak, 1 günlük iş bırakma eylemini gerçekleştirdiklerini söyledi. Akbaş, “Bu, yalnızca kamu emekçilerinin değil, toplumun her kesiminin mücadelesidir. Bu mücadele, insanca bir yaşam, adil bir gelir dağılımı ve halkın refahını önceleyen bir düzen içindir. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, emeğimizin ve onurumuzun hiçe sayılmasına asla izin vermeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz! Hep birlikte sesimizi yükseltelim!” dedi.
Bunun burada bitmeyeceğini dile getiren Akbaş, taleplerinin dikkate alınmaması durumunda tüm emekçiler ile genel grevin örgütlenme sürecinde etkili olacaklarını ilan etti.
Sendika temsilcisi Bülent Akbaş, basın açıklamasını, “İşyerlerimizden ve alanlardan uyarıyoruz! Emeğimiz için, geleceğimiz için, adalet için mücadeleye devam ediyor ve hükümeti bu yanlıştan acilen dönmeye davet ediyoruz. Sizler yediniz hesabı biz ödemeyeceğiz! Yaşasın örgütlü mücadelemiz. Patrona teşvik, emeğe zulüm. TÜİK yalanı, emekçinin düşmanı. İstikrar dediler, memleketi yediler” sözleriyle sonlandırdı.
Basın açıklamasının ardından, sloganlar atan sendika üyesi öğretmenler, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.