1972 yılı Ekim aylarında Silifke Lisesi müzik kolu yıl sonu konserleri için Aşık Veysel ŞATIROĞLU’nu davet etme kararı aldık. Onun Köy Enstitüsünde öğrencisi olan Özcan Seyhan öğretmenimiz ona bir mektup yazarak davet etti. Kısa zamanda yanıt geldi.
“Bir görevli onu Sivas Şarkışla Sivirialan köyünden alıp getirecek, sonra da götürecekti. Bu görevi de bana verdiler. Büyük gurur ile o günleri beklerken, onun ölüm haberini aldık. Koromuz onun türkülerini hazırlamıştı. Başta “Kara Toprak”, “Dostlar Beni Hatırlasın” gibi 10 türkülük bir repertuar hazırlandı. Koro ve solu çalışmaları devam etti.
25 Ekim 1894’te doğan Aşık Veysel’in 21 Mart 1973 günü acı haberini aldık. Silifke’ye gelmek nasip olmadı. Silifke Lisesi Müzik Kolu bir karar alarak onu anmaya karar verdik.
25 Mart 1973 günü Silifke Lisesi salonunda Aşık Veysel’i anma günü yaptık. Başta Felteş Dede olmak üzere, Mahmut Sarıçalık, Hüseyin Say (Hüseyin Say’ın oğlu) ve Silifke Bayındır Köyünde öğretmen olan Mersinli İsmail o geceye geldiler. Onun türküleri çalındı. Ben de ona yazdığım şiiri okudum. Mersin’de öğretmen olan oğlu Ahmet Bahri Şatıroğlu’da anma gününde bizlerle birlikte oldu. (Onu da birkaç yıl önce kaybettik. Saygı ile anıyoruz.)
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
“Dostlar beni hatırlasın.”
Hatırlıyoruz, hey Koca Veysel.
Hatırlıyoruz
Hatırlayacağız da.
Günlerce, aylarca, yıllarca…
Ve asırlarca.
Bir Yunus gibi, Pir Sultan gibi.
Bir Karaca Oğlan, Emrah gibi.
O sımsıcak toprak kokan mısraların
Dost bağrı yanık, bir öykünün seslenişi.
O mısralarda içten.
Coşkulu, uyumlu ve berrak su gibi.
Güneş gibi, aydınlık yollar.
Hep onda fışkı, hep onda çığrışım…
Boz bulanık, ala karlı
Sivas’ın dağları Banaz ‘da
Asırlar önce Pir Sultan,
Pir Sultan diye ağlamıştı.
Şimdi o dağlar:
Veysel’in şiirlerini yansıtıyor,
Yansıtıyor ağlayarak.
(25.3.1973 Silifke Lisesinde anma gününde yazıldı ve okundu.)
Bu yıl UNESCO Aşık Veysel Yılı ilan etti, onu bütün dünya anıyor. Bizler 50 yıl önce onu anmıştık. Şimdi onu hep birlikte anacağız. Ülkemizde üretime ihtiyaç duyduğu bir dönemde onu Kara Toprak türküsünü sazlar çalacak, sanatçılar söyleyecek. O ellerin, kazmaların, bellerin toprakla oynaşması, onun ile konuşması hep dağlarda yankılanacak.
KARA TOPRAK
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım ey yâr boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Âdem’den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyve yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yârim kara topraktır
Karnın yardım kazmayın an bel inen
Yüzün yırttım tırnağın an elinen
Yine beni karşıladı gül inen
Benim sadık yârim kara topraktır
İşkence yaptıkça ey yâr bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Bütün kusurumu ey yâr toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yârim kara topraktır
Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i ey yâr bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır.
Topraktan geldi, toprağa gitti. Hep onunla var oldu. Toprağı, tarlayı onun şiirleri ile sevdik. Dünya onun doğa sevgisi ile anlam buldu. 50 yıl sonra onu ölüm yıl dönümünde bütün dünya ile birlikte saygı ile anıyoruz. Aydınlık içinde olsun.