FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Haber 2 Ocak 2024 138 Görüntüleme

ÇAYDANLIK

Üniversite arkadaşım Nurcan Keçiören Çekirge sokakta bir evde annesiyle birlikte kalıyordu. Aslında ailecek İzmir’de yaşıyorlardı. Babası polisti. O yıllarda henüz emekli olmamıştı. Nurcan Ankara’dan bir okul kazanınca, böyle bir çözüm bulmuşlar, baba iki oğluyla İzmir’de kalmış, anne kızıyla Ankara’ya gelmişti. Ziya amca kötülerden çok düşmana sahipti. Bu yüzden ailesini özellikle de kızını kimseye güvenemiyordu. Nurcan sınıfta genelde yalnızdı. Annesi bunu sezdiği için kendisine bir arkadaş seçmesini ister. Nurcan da benim adımı verir. Konu o sırada Ankara’da olan babaya açılır. Ziya amca bana belli etmeden 1-2 hafta beni takibe alır. Takibat olumlu sonuçlanınca, arkadaşlık isteği onaylanır. Annesi sık sık beni eve çağırmaya başlar. Anne onayını da alınca artık kadroya alınırım.
Ondan sonra ise sorgusuz sualsiz her yere izin çıkıyor. Daha sonra anne İzmir’e döner. Nurcan ile ben de aynı evde kalmaya başlarız.
1982 yazında staj için Samsun’a gittik. Bir alt sınıftan, yurttan tanıdığım Samsunlu bir kız var. Adını bile unuttum. Biz Leylâ diyelim. Kız misafirhanede bizi ziyarete geliyor. Yatakhanelerden birisine çay ve yemek düzeni oluşturmaya çalışıyoruz. Ege Üniversitesi’nden 4 stajyer daha var.
Leylâ evinden bize çaydanlık getiriyor. Staj bitince götürüp geri veriyoruz. Bunun için ona bir minnet duyuyoruz ki; sormayın. Tertemiz kalpli, iyi niyet dolu kızlarız biz. Leylâ ise herkese pabucunu ters giydirebilen kurnaz bir kız. Minnet hissimizden istifade ederek sık sık evimize gelmeye başladı. Kısa süre kalacağım derken bir baktık eve yerleşmiş. Hem de ayrı bir odayı sahiplenerek.
Yetmedi ODTÜ ‘de öğrenci olan ablası Füsun ara ara gelirken o da diğer odaya yerleşti. Evin asıl sahibi ve ben ortak yaşam alanı olan salonda kalmaya başladık.
Bu arada anne ve babaları da Samsun’dan gelerek bizimle yaşamaya başladılar. Gelince en az iki ay kalıyorlardı.
Olsun ne yapalım Leylâ bize çaydanlık getirmişti.
Durun daha bitmedi. O günlerde babam bana para göndermiş, ben de valizin içindeki çamaşırların arasına saklamıştım. Sonra aradım taradım para yok. Bu bir kez daha tekrarlandı. Sonunda Nurcan’a mevzuyu açtım. Utana sıkıla akşam iki kıza da söyledik.Siz misiniz söyleyen? Bağıra çağıra üste çıktılar. Neredeyse onlardan özür dileyecektik. Dönem bitene kadar da hiç bir yere gitmediler. Biz de “gidin” diyemedik. Öyle ya Leylâ bize çaydanlık getirmişti.
Füsun erkek arkadaşının Türkçe bilmeyen annesini de getirdi evimize. Teyzeye ayıp olmasın diye bir süre de onunla ilgilendik.
Başka bilmediğimiz neler oldu?
Onu ancak Allah bilir. Biz çok safdildik. Onlarsa fazlaca şeytani zekâya sahiptiler. Ziya amca araştırmakta çok haklıymış meğer. Ama Leylâ ‘da o da yanıldı. Onu da alıp on gün boyunca bize İzmir’i gezdirmişti.
Leylâ’nın çaydanlık dışında bir iyiliği daha var bana:
Son sınıftaydım. Başlangıç derslerini kaçırdığım Teknik Resim dersini hâlâ verememiştim. Mezuniyet dersim olacak diye korkuyordum.
Leylâ vicdan yapıp insafa mı geldi?
Borcunu mu ödemek istedi? “Biraz çalışalım” dedi bana. Beni yaklaşık bir hafta çalıştırdı. Hiç veremeyeceğim sandığım dersten 87 ile geçtim.
Bu inanılmaz bir şeydi. Dersin mantığını bir türlü anlayamamıştım. Leyla’nın gayretiyle mesele hallolmuştu.
Bütün insanları Allah yaratıyor. Yarattığı her şeyin ipleri de onun elinde.
Büyük bir terslik olmadıkça insanları dinlerim.
Onları Allah’ın konuşturduğuna inanırım.
Ben inandıkça, bana düşmanımdan bile iyilik gelir.
Herkese yaratılmış gözüyle bakarsak ne kin ne nefret kalır.
Ama:
Sevdiğim bir ablamın sıkça zikrettiği bir cümlesi var:
“Hepsi Hâk Etmeli fark”
“Yaratılanı seveceğiz Yaradandan ötürü”
Ama Hâk ile batılı da mutlaka ayıracağız.

Tema Tasarım | Osgaka.com