Dünyanın neresinde olursa olsun, buhran dönemleri, genellikle büyük fikir ve aksiyon adamları yetiştirmiştir. Hindistan’da Mahatma Gandhi, ABD’de Martin Luther King Jr., Güney Afrika’da Nelson Mandela, Türk Dünyasında İsmail Bey Gaspıralı ile Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu hepimizin malumu olan efsane liderlerdir.
Bu isimlerin ortak yönü; kötülüğe karşı aktif ama şiddetsiz direniş göstermeleridir.
Başta Gandhi olmak üzere hepsi şiddet içermeden direnmeyi savunmuşlardır.
Satyagraha felsefesi denilen bu düşüncenin insanları, sonucunda sadece kendilerinin zarar göreceği (hapse girmek, işten atılmak vb. gibi) eylemler kullanarak haksızlıkla savaşmayı öğütlemektedir.
Direniş yöntemleri arasında yürüyüşler, iş birliği yapmama, kurallara uymama, boykot, grev gibi sivil itaatsizlik metotları vardır.
Gandhi bunları kullanmak suretiyle, sosyal ve ekonomik eşitsizlikle savaşmış ve Hindistan’ı bir İngiliz sömürgesi olmaktan kurtarmıştır. Bu yöntemler ile sonra gelen isimlere rol model olmuştur.
Bugün hala geçerliliğini koruyan, çevreciler, insan hakları savunucuları, şiddet ve ırkçılık karşıtları tarafından yaygın olarak kullanılan ve kırılgan durumlarda bile tarafları bir masada toplayabilen bir metottur.
Kırım Türklerinin çileli bir hayat yaşamış olan lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu da bir röportajında; Hapiste yattığı yıllarda geceleri bol bol kitap okuduğunu, Gandhi’yi anlatan kitaplardan ve felsefesinden etkilendiğini ve sonraki kararlarını alırken edindiği bilgilerden faydalandığını ifade etmiştir.
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun çektiği çileler kitaplara sığmazken, Nedim Ünal bunları bir paragrafta şöylece özetlemeyi başarmıştır:
“Yaşayan efsane lider 1943 senesinde Kırım’da Bozköy’de doğdu. 1944’ün 18 Mayıs’ında geceleyin henüz 1 yaşında iken annesinin kucağında, tüm Kırım Tatarlarıyla birlikte vatanından sürülen, 18 yaşında arkadaşları ile tanımadığı bilmediği vatanı için Taşkent’te “Kırım Tatar Gençleri Milli Teşkilatı”nı kurup mücadeleye başlayan, yaşadığı hayatın dörtte birini zindanlarda zulümlerle, işkencelerle, çilelerle ve açlık grevi ile geçiren; inandıkları adına teröre, şiddete başvurmadan, silahsız – pusatsız ama hiçbir zaman geriye çekilmeden ve taviz vermeden mücadele edip; milletini arkasına takarak, 45 yıl sonra Vatan Kırım’a döndüren abide şahsiyettir KIRIMOĞLU.”
Zafer Karatay’a göre ise uzun yıllardır tanıdıkları M.A. KIRIMOĞLU “son derece prensipli, ilkeli, kendi çıkarlarına ters düşse de milletinin çıkarlarını düşünen, günü kurtarma adına hareket etmeyen, son derece istişareye açık, yanlışta ısrarcı olmayan, gerektiğinde yanlıştan dönebilen, “ben” duygusunu yok etmiş, kendi varlığını milletiyle bütünleştirmiş, adeta ummanda katre misali milletinde erimiş bir prensip adamıdır.
“Öyle ufak tefek bir adam ki ilk gördüğünüzde onun nasıl lider olduğunu anlayamıyorsunuz. Ama onunla konuştukça, fazla zaman geçirdikçe o zaman etkisinde kalıyorsunuz. Kendisi çok konuşmuyor. Ama konuştuğu zaman etkili cümleler seçiyor ve anını iyi yakalıyor. Güzel konuşuyor, halkını etkiliyor. Gerçekten büyük insan.” diyor Neşe Karatay.
Yine Neşe Karatay’a göre KIRIMOĞLU aslında ne aradığını gençliğinde anlamış ender insanlardan biridir.
O’nu büyük lider yapan, diğer insanlardan ayıran da budur.
O para için, isim için, unvan için, şahsı için mücadele etmemiştir.
O hayatta insan için anlamlı olan, değerli olan şeylere herkesin sahip olması için mücadele etmiştir.
Haksızlığa uğratılmış, yok edilmeye çalışılmış, öldü denilen halkının umudu olmuştur.
“Yıkılmaz” denilen, dünyanın en büyük süper güçlerinden olan Sovyetler Birliğine karşı barışçıl yöntemlerle mücadele etmiş, kendisi küçük ama yüreği büyük bir insandır.
Bu yüreği, arkasında duran halkı ve bu halkın küllerinden yeniden doğmasını sağlayan mukaddes davası büyütmüştür.
Bu yürek o kadar büyüktür ki zaman zaman sınırları aşar ve dünyaya örnek olan bir mücadeleye dönüşür.
Bu yürek o kadar temizdir ki barışla, hoşgörüyle doludur.
Aslında sadedir de. Tıpkı hayatın olması gerektiği gibi.
Hayat aslında maneviyattır.
M. A. KIRIMOĞLU’na yılmaz bir mücadele gücü ve iç huzuru veren de bu maneviyattır.
Bu vakur, şahsiyetli, inançlı haliyle hem bugünün insanına hem de bundan sonraki nesillere hakiki bir örnektir KIRIMOĞLU…
GELECEK SAYIDA : SELÇUK ÜNİVERSİTESİNİ ZİYARETİ