Aşk aslında gündelik yaşamımızda sürekli duyduğumuz ve hayatımızda var olan evrensel bir olgudur. Başkalarının aşk deneyimlerine dair gözlemlerimiz ve sosyal medyadan edindiğimiz bilgiler ile aşkın evrenselliğine sorgulamaksızın inanmış durumdayız. Fakat aşkın tanımı kişiden kişiye değişim göstermektedir. Lakin Her bireyde fizyolojik ve psikolojik etkiler bıraktığını da göz ardı edemeyiz.
Aşkın psikolojik anlamında bir analizini genel çapta yapmak zordur. Çünkü tanımı bile kişiden kişiye değişen bir kavram olduğundan. genel geçer bir açıklama söz konusu değildir. Aşk aslında, kişinin aşkını nasıl tanımladığı, yaşadıklarını nasıl yorumladığı, duygularını nasıl ifade ettiği, o kişiye karşı nasıl tepkiler verdiği ve zihninde, vücudunda nasıl değişimler olduğu gibi psikolojik süreçlerin bütününü içerir. Bu nedenle aşık olan kişilerde bakış açısı, duygularını ifade etme şekli ve davranışsal farklılıklar görülür. Her aşık olan kişi aynı tepkileri verir demek mümkün değildir. Genel olarak gözlemlerden yola çıkarsak kişi aşık olduğunda veya bir işi aşkla yaptığı zaman, yaşam içindeki olumsuzluklar ve kendini rahatsız eden durumlardan uzaklaşır. Yaşam daha olumlu algılamaya başlar. İçinin kıpır kıpır ve heyecanlı olduğunu fark eder. Peki bir ilişkinin devam etmesi için aşk yeterli bir öge mi?
Aşk her zorluğun üstesinden gelir, aşık olan kişinin yapamayacağı yoktur, aşık olan kişinin gözü hiçbir şey görmez vb. gibi inançların bir ilişki de varlığı çok sağlıklı sonuçlar doğurmayacağı aşikardır. Bu nedenle sadece aşkın varlığı süreci yönetmeye yetmemektedir.
Aşık olan kişinin kişilik özellikleri, duygularını nasıl ifade ettiği, ilişkilerini nasıl yaşadığı ve nasıl tepkiler verdiği, yakın ilişkilerde sınırları, sorun çözme yöntemleri önemlidir. Aynı zamanda da karşı tarafında bireysel özellikleri, duygularını nasıl gösterdiği, yaşam biçimi, sorunlara yaklaşım biçimi de aynı şekilde değer taşır. Bu özellikler aşkın var olduğu ilişkinin nasıl yaşanacağına dair temel öneme sahip bilgi kaynaklarıdır. Yani sadece aşkla bir gemi yürümüyormuş.