Anlam arayışı, dünya kurulduğundan bu yana insanoğlunun cevabını aradığı en temel sorudur. Bu arayışta kullanılan ortak yöntem ise din ve inanç sistemidir. Baktığımız zaman insanoğlu tarihin her diliminde dini kendine kılavuz edinme yolunu seçmiştir.
Anlam arayışı; insanın dünyaya gözlerini açmasından gözleri kapanıncaya kadar varmak istediği değişmez hedefidir. İnsanlar için hayata yükledikleri anlamlar farklılık gösterebilir. Kimisi yaşamın kendisini anlamlı bulurken kimileri de aile, para, inançları, değerleri vb anlamlı bulurlar. Şu hayatta anlamını bulanlar huzura ererken, anlamını bulamayanlar ömrünün sonuna kadar arar dururlar ne aradıklarını dahi bilemeden…
Diğer taraftan varoluşun anlamına ve amacına vakıf olan ve var olmanın kıymetine erişebilen kişiler dünyanın sadece hazdan ibaret olmadığını çok iyi bilirler. Hayatta acıların, zorlukların olduğu ve olacağını kabul etmek, onlarla baş edebilmek için ilk adımdır. İnsan, yaşanan her acının/zorluğun geçici olduğunu kavradığı sürece birçok anlam karmaşasından kurtulur. Allah’ın varlığına ve gücüne olan inanç ise yaşanan zorlukların mutlaka geçeceğine ve insanoğlunun var olmak için çaba göstermesine önemli bir dayanaktır.
Anlamını bulmak insan için ne kadar önemli ve kıymetliyse, anlamını kaybetmekte (bireyin, yaşamın, dünyanın) bir o kadar tehlikelidir. İnsanın hayatı ve yaşadıklarını anlamsız veya gereksiz bulması büyük bir boşlukla yaşadığının göstergesidir. Biliyoruz ki olayların, yaşamanın, var oluşun tam olarak anlam bulabilmesi için din ve inanç sistemi önemli bir faktördür. Buradan hareketle baktığımızda dünyanın kurulmasından bugüne kadar her dönemde din ve inanç sistemi vardı, bundan sonra da olacaktır. Çünkü mananın anlam bulabilmesi için her şeyin bir açıklaması olmalı, insanların bir yaşam kılavuzu olmalı. Doğruyu yanlışı gösteren, çeşitli olayların bilinmez nedenlerinin bir açıklaması olmalı ki bu da ancak inançla mümkün.
Çocukluktan itibaren kişiliğin temellerinin oluşmaya başladığını biliyoruz. Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren çocuklarda da bir inanç sistemi geliştirilmelidir. Allah baba kızar, Allah baba yakar vb. ürkütücü söylemlerden kaçınarak çocuklara Allah’ı ve Allah sevgisini doğru anlatmalı ve yaşatmalıyız. İnanç sadece inanmaktan ibaret değildir bu arada. Hangi dine mensup olursa olsun mutlaka her din ve inancın kendine göre insana yüklediği ve yapılması gereken sorumluluklar vardır.(ibadetler, Allah inancı, Allah sevgisi, ahlaklı olmak, iyilik, dürüstlük, hoşgörü, sevgi vb.) Bu nedenle çocuklara erken yaşlarda değerlerin, ahlaki bilinç ve inancın doğru bir şekilde öğretilmesi, anlatılması çok önemli. Böylece ergenlik ve gençlik yıllarında anlam arayışına düşüp de boşluklarda boğulmazlar. Günümüzde baktığımız zaman birçok insan için özellikle ergen ve gençler için her şeyin anlamsızlığından yakındıklarını görebiliyoruz. Oysaki anlam;(hayatı anlamlandırmak),insanın yaşama şekline bir rehber olarak var olmanın ötesinde bir kavramdır. İnsanoğlu her daim bu anlamını arar durur. Ve yine insan kendi anlamını kendisi bulan eşsiz bir yaratılmıştır. Hayatına anlam yükleyen insanlar, hayat yolculuğunda karşılaştığı tüm zorlukların üstesinden gelebilenlerdir. Hayatın anlamını sorgulatan şey de, hayatı ve dünyayı anlamsız kılan şey de insanın anlamını bulup bulmamasıyla ilişkilidir. İçi doldurulmamış anlamını bulamamış her yaşam bu koca boşluk denizinde kayboluyor maalesef. Kimileri hayattan kopma yolunu seçerken kimileri de anlamını arayarak geçiriyor ömrünü.
Geleneksel psikoterapi anlama ulaşabilmeyi; bireyin kendini gerçekleştirmesi, olmak istediğini olması, mutluluğa erişme gibi birçok sağlıklı kişiliğin ifadesi olarak kabul edilen bu niteliklere ulaşmak olarak görür. Anlamın göz ardı edilmesi bireyde ciddi varoluşsal boşluklar yaratmaktadır. Logoterapi anlamı merkez alan ve içinde; vicdan, sorumluluk, özgürlük, güven, geçicilik, tercih, karar, varoluş gibi önemli kavramları anlamla bütünleştirir. Logoterapik düşünceye göre insanların her eyleminde içsel bir isteklendirme vardır ve bu isteklendirme harekete geçirir insanı. Her motivasyonunda gizli-açık bir sürükleyicisi vardır. İnsanda yaşama eylemini gerçekleştirmek, canlılığın korumak ve sürdürmek için aldığı motivasyonun ta kendisidir anlam. Aslında insanoğlu anlamını buldukça yaşamda da mutlu olur. Anlamdan uzaklaştıkça yaşama sevinci de azalır.
ANNE BABALAR,
Baktığımızda herkesin ebeveynliğe yüklediği anlamlar da dahi bireysel farklılıklar görülmektedir. Kimileri için ebeveyn olmak çok güzel ve çok haz vericiyken, kimileri için oldukça meşakkatli ve zor olarak anlam bulmuştur. Hepimizin hayata bakış açısı ve zorluklarla mücadele etme şekli bizim ebeveynliğe yüklediğimiz anlamları da etkiliyor ama herkesin ebeveynlik konusunda ortak olduğu anlamlarda var. Çocuğunun her türlü ihtiyacın karşılamak zorunluluğu gibi, çocuğu için her zaman en iyisini istemek gibi vs. çocuklarımız için en iyisini isterken göz ardı etmememiz gereken önemli birkaç hususa değinmek isterim.
Öncelikli olarak çocuklarımıza inançla ilgili doğru bilgiler vermeliyiz ve mutlaka inanç ritüellerini küçük yaşlardan itibaren öğretmeliyiz. Ahlaki açıdan doğru davranışları kazandırmalıyız.(Model olmanın, öğretmenin en iyi yollarından birisi olduğunu herkes biliyordur.)
Kaldı ki inanç sistemi doğrultusunda sürdürülen bir yaşantı, değerlerin kazanılması için çok önemlidir. Örneğin çocuğa yalan söylersen ALLAH kızar demek yerine yalan söylerse kendisine ve çevresine ne gibi olumsuz etkiler oluşturur bunu anlatmak ve kendimizin de yalan söylememesi gibi). Bence günümüzde en büyük eksiklik de bu; inançla ilgili doğru bir yol izleyemiyoruz. Değerler sistemi de ahlaki sistemde o nedenle çoğu zaman eksik kalıyor. Çocuklar büyüdüklerinde de anlamsal boşlukların içinde kayboluyor maalesef. Anlamı bulmanın yolu varoluş gayesini iyi anlamak ve anlatabilmekten geçiyor. Çocukları maddesel materyallere boğarak ve doyumsuzlaştırmak yerine; manevi hazlarında farkına vardırmak gerekiyor.
Dünyada her şeyin mükemmel olmadığını biliyoruz. Sahip olduklarıyla mutluluğun birçok insanda ters orantılı olduğunu da biliyoruz. Hatta yapılan araştırmalarda ABD’de ekonomik açıdan iyi durumda olanlarda intihar davranışının daha fazla görüldüğü sonucuna varılmış. Bu gerçekten hareketle diyebiliriz ki insanları hayata bağlayan şey, sahip oldukları kadar sahip olduklarının farkında olabilmeleri ve varoluş anlamlarını bulabilmeleridir.
En güzel ve anlamına kavuşmuş varoluş hikâyelerinizi yazmanız dileğiyle…
HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta ailecek sahip olduğunuz şeyleri düşünerek, ne kadar şanslı olduğunuzla ilgili konuşabilirsiniz. Şükretmek de önemli bir ritüel.