İlçemizin yetiştirdiği değerlerden Türk Halk Müziği (THM) sanatçısı Ali Rıza Yılmaz, uzun yıllar Ankara’da çalışmalarını sürdürdükten sonra memleketine geri döndü ve Mut Halk Eğitim Merkezi bünyesindeki Bağlama Yapım Atölyesinde açılan kursta, bağlama yapım öğreticiliğine başladı. Bu güne kadar dört THM albümü çıkarmasının yanı sıra el sanatı olarak bağlama yapımıyla da uğraşan Ali Rıza Yılmaz; Orhan Gencebay, Musa Eroğlu, Yavuz Bingöl gibi ülkemizin ünlü sanatçılarının bağlamalarında imzası bulunuyor.
Yetiştiği topraklara geri dönerek, Mut Halk Eğitim Merkezinde kurulan Bağlama Yapım Atölyesinde hemşerilerine bağlama yapımının öğretilmesinde emek verecek olan Ali Rıza Yılmaz ile gazetemiz olarak bir söyleşi gerçekleştirdik. Yılmaz’ın geçmişten günümüze sanat yaşamından kesitler sunduğumuz söyleşimizde, bağlama yapım çalışmalarından ve öğreticiliğini üstlendiği bağlama yapım kursuyla ilgili bilgiler bulabileceksiniz. Şimdi bu söyleşimizi yayınlıyoruz.
Merhaba Ali Rıza Yılmaz bey. Öncelikle, yetişmiş olduğunuz topraklara geri dönerek Mutlularla birikimlerinizi paylaşacak olmanızdan dolayı duyduğumuz mutluluğu paylaşmak isteriz. Sayenizde, ülkemizde çok az sayıda olan bir Bağlama Yapım Atölyesini ve Kursunu, ilçemizde yaşama geçirdiniz. Bundan dolayı çok teşekkür ederiz.
Söyleşimize geçersek, sizi tanımayan okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?
1966 yılında Silifke’de doğdum, ama Mut kültürüyle yetiştim. 1 sene Silifke’de kaldıktan sonra Mut’a yerleşmişiz. İlkokulu Şehit Ahmet Ersoy okulunda bitirdim. 86 yılında askere gittikten sonra bir idealim vardı. Bu da güzel bir bağlama yapmaktı. Önemli ustalardan hocalardan ders alma hayalimi gerçekleştirdim.
Bağlama yapım işini nerede, ne zaman, nasıl öğrendiniz?
87 yılında Ankara’nın mobilya sitesi var, orada mobilya işiyle başladım aslında. Mecburen bağlama yapım ustasının yanına gidip derdimizi anlatamıyorduk. Öyle başladıktan sonra değerli hocamız Musa Eroğlu’nun dershanesinde ders almaya başladım. Orada da bağlama çalan hocamız çok ilgilendi, Mehmet İpek. Mehmet İpek beni bir ustanın yanına götürdü. Onun yanında bağlama yapmanın daha inceliklerini öğrendim. Normalde bu usta çırak ilişkisi; çoğu ustalar çok kıskançtır, sırlarını vermezler. Ama o bütün sırrını benimle paylaştı. Ben de o sırrımı benden sonraki bağlama yapanlara öğretiyorum. Çünkü benimle mezara gitmesini istemiyorum. Önemli bir konuyu işliyoruz. Çünkü bizim özümüz bağlama.
Aslında temel buradan başladı. Hep Mut’tan yola çıkarak gidiyorum, yetersiz olduğunu görmüştüm burada da. 1986’da giderken yetersiz olduğunu düşünüyordum, ama tabiki Ankara’da atölyem oldu. Belli bir süreçten sonra atölyem oldu. Ustalardan örnek aldım ve kendi atölyemizi kurduk. 94 yılında Ankara’da Kızılay’da, sonra Batıkent’te görev aldık.
Bağlama yapımı çok önemli bir el sanatı. Mut dışından da bu sanatla ilgilenenler var sanırım. Bundan bahseder misiniz?
Geçen Milli Eğitim Müdür Yardımcımız da geldi onlar da ilgilendiler sağ olsunlar. Video falan çekildi, gurur verici bir şey, denildi. Hatay’dan misafirlerimiz geldi sırf bu iş için; bize de bağlama yapar mısınız, yapmasını öğretir misiniz, dediler. Hatay gibi bir yerden, hatta Karaman’dan istediler. Bunu istemekle olmuyor, yerine getirmek büyüklerin görevi. Ben bunu 1988-89’larda Ankara’da Kültür Bakanlığında yapmak istemiştim. Kimse uğraşmadı, ilgilenmedi. Adı Kültür Bakanlığı, ama ilgilenmedi. Bizim Mutumuzda kültürel faaliyetlerin devam etmesi, benimle başlasın diye düşünüyorum. Bir tezene bile kullanmıyoruz, diyen öğrencilerimiz vardı. Mesela bağlamalar geliyor, telleri eskimiş, kırılmış, vurgular çok farklı. Bu neden, burada kimsenin olmamasından kaynaklanıyor. Mut’un dışından gelene kadar malzeme ya kayboluyor ya da yolda paslanıyor, kirleniyor, ne bileyim takanı yok. Yani tamamen hep eksideymiş bu konuda. Ben de Mut’a gelmemle bu iş daha da perçinlenir diye düşünüyorum.
Mut’ta Halk Eğitim bünyesinde açılan Bağlama Yapım Atölyesi ve Kursuyla ilgili süreci biraz anlatır mısınız?
Burada bu projeyi sunduğumda önce Milli Eğitim Müdürümüzle konuştuk, yardımcılarıyla konuştuk, Halk Eğitim Merkezi Müdürümüzle konuştuk. Projeyi çok uygun buldular. Ve Türkiye’de hiç olmayan bir atölyeyi, bağlama yapma atölyesini Mut’ta kurduk. Güzel güzel bağlamalarımızı yapıp, öğretip, yeni nesle büyük katkımız olsun istedik.
Buraya gelip müdürümle bu projeyi kurduğumuzda, çok öğrencilerin olduğunu söylemişti. Biz önce öğrencileri bulduk tabi yerimiz açılmadan, geliriz sözü aldık. Müdür beyle de görüştürdüm çoğunu. Ankara’da arkadaşım vardı Milli Eğitim Bakanlığında görevli. Tabi ki bu Halk Eğitimin kendi bütçesiyle olan bir şey değil. Mutlaka Halk Eğitime destek verecek bir kurum olması lazım. Belli bir ödenek aldık. Bu atölyeyi öyle kurduk. Bundan sonra da artık kendi çabalarımızla yapıp, bir şekilde kullandıklarımızı yerine koyacağız.
Memleketimiz olan Mut’a taşındım. Sırf neden taşındım; artık burada bir Bağlama Yapım Atölyesi olsun. Yıllarca Ankara’da görev yaptık. Orada birçok insana önayak olduk. Öğrenciler yetiştirmeye çalıştım; ama Mut’taki potansiyel fazla olduğu için, çok gerekli olduğu için burada bizden sonraki kuşağa yardımcı olmak için, Mut Halk Eğitim Merkezinde bir görev üstlendim. Çok ağır bir görev; ama çok dinlendirici, ağırlığı kadar güzelliği de olduğu için o ağırlığı hissetmiyorum bile. Çünkü öğrencilerimiz bayrak taşıyacaklar mutlaka. Biz birilerinden bayrağı devraldık, tabi hala yolun başındayız diyelim ki, durmak yok. Yaptığımız bu işi, en güzel anlamlı bir şekilde bizden sonraki kuşaklara aktaracağız. Mut Halk Eğitim Merkezindeyiz. Güzel bir atölye kurduk. Öğrencilerimiz var. Yaklaşık 20 tane bağlama yapan öğrencilerimiz var. Bağlama yapan demeyeyim de, bağlama yapmak isteyen. Hepsi de çok yetenekli, çok hevesli. İşin en güzel yanı bayan öğrencilerin olması. Bayanların bu bağlama yapımına ilgi duyması beni çok gururlandırdı. Güzel bir şey. Erkek öğrencilerimiz de var. Elleri takım tutmayı biliyor. Aletleri kullanabiliyorlar. Bunlar önemli. Tabi burada seçerek aldım. Yani bizi yarı yolda bırakacak öğrencilerimiz değil, hepsi yetenekli. Hepsine sonsuz teşekkür ediyorum.
Bağlama Yapım Kursuyla ilgili biraz bilgi verir misiniz?
Kurs saat 14’te başlıyor 20’ye kadar. Günlük 6 saat. Bağlama yapım süremiz 584 saat. Şu an 10 tane bayan öğrencimiz var, 10’da erkek öğrencimiz var. Eğitimde de hemen hemen bir o kadar. İyi yani şu an, yetiyor. 10 tane öğrenci, yarın 100 olur, 100 bin olur. Yeter ki öğrensinler, ben elimden gelen neyse bütün bilgimi onlarla paylaşacağım. Asıl güzellik budur. Yani bencillik yapmamak lazım her konuda. Bu sadece bağlama eğitimi için değil, başka eğitimler için de ben bunu yapıyorum. Kimse yapmasın, arkasını dönüp de kendisiyle gitmesin. Bu eğitim için de geçerli, bağlama yapımı için de geçerli, başka yapılan meslek için de geçerli. O açıdan ben mutluyum.
Özellikle Bağlama Yapım Atölyesi için öğrenci olursa kayıt edeceğiz. Çünkü dedik ya 584 saat. Temmuz’da bitiyor. Ne kadar öğrenci olursa o kadar iyi olur. Pandemiden dolayı zaten fazla alamıyoruz. Dörder kişi, üçer kişilik gruplar halinde olması lazım. Bir de bağlama yapım eğitimi çok kalabalık öğrenciyle olmaz. Bölüm bölüm olması daha iyi. Çünkü benim anlatmam, onların anlaması beyinleri dolmasın diye. Bir de ben bu bağlama yapım eğitimini şey gibi düşünmüyorum; bir okulda ABC öğreniyoruz 30 kişi, o şekil anlatmıyorum. Benden bağlama yapmasını öğreneceklerse; atıyorum gün içinde ben nasıl kendim iş yapıyorsam, o şekilde bakılsın öğrenilsin. Ben anlatıyorum zaten. Anlattıklarımı da not alıyorlar, evde derslerine çalışıyorlar. Video çekiliyor, uygulamalar burada yapılıyor. Önemli olan bağlamayı önce beyinde bitirmek. Ne kadar; mesela bir ay, iki ay, üç ay benim yaptığım aşamaları not alıp, uygulamayı beyinlerinde bitirmeleri gerekiyor. Aşamalar bu şekilde. Bende inanıyorum, mutlaka olacak. Her zaman şunu söylemişimdir; sabredilecek, sabrın sonu selamettir. Halk Eğitim bünyesinde böyle kurs yok. Araştırdık bunu. Bağlama yapım atölyesi yok. Neden yok. Ben ilk Halk Eğitime başlarken, Bağlama Yapım Atölyesi açalım, eğitimini vereyim. Dediler ki, senin ustalık belgen var mı? Dedim ki, bu ustalık belgesini verecek kurum yok Türkiye’de dedim. Yok çünkü, gerçekten yok. Bu kurum, dedim, eğer beni bir Halk Eğitim Merkezi dinleyip, sana orada kurs açalım, derse; o belgeyi verecek olan benim yani. Çünkü, tamam bir okul bitiremedik; ama bu iş için okul bitirmeye gerek yok. Ben becerikliyim, kullanın o zaman, bakın. Bunu çok söyledik; ama sağ olsun mut Halk Eğitim Merkezi Müdürümüz bunu kabul etti. Ve Ustalık Belgesini biz vereceğiz herhalde, Türkiye’deki bu konudaki ilk belgeyi vereceğiz. Ha, üniversitelerde var. Bu hocalar küçükken işte kafalarında bağlama yapımını öğrenmişler; sonra gitmişler hocalık yaptılar orada 4 sene. Sonra bir kitap yapıp bitiriyorlar, o kitap kendisiyle kalıyor. Evet, konservatuarı bitirdim. Ne yapıyor, eğitim. Bağlama yapmasını öğretmiyor ki kimse, atölye bile açmıyorlar. Ben imkansızlıktan bu güne geldim. Bize de bir kapı açtı Mut Halk Eğitim Müdürümüz, teşekkür ediyoruz.
Bağlama yapım aşamalarından da kısaca bahsedebilir misiniz?
Normalde oyma tekniği olarak başlamıştım ben. Tabi sonra, zamanla yaprak tekne, yani dilim saz dediğimiz, birbirine yapıştırılarak meydana gelen tekneler. Önce teknenin ağız düzeltimiyle uğraşıyoruz, sonra kapak takılıyor. Sapları takılıyor ve yuvarlayıp; cilasıdır, perdesidir, işte bu şekil bir bağlama çıkıyor.
Bağlama Yapım Atölyesi ve Kursunda yapılacak bağlamalar için talep var mı, ön sipariş var mı?
Evet, talebimiz var. Şu ana kadar 2 tanesi yapıldı, bu üçüncüsü. Şu an 5 siparişimiz daha var. Bence çok fazla saz üretip de hemen yapalım, diye bir şey yok. Yani benim yaptığım bağlamalar bir ömür boyu kalsın, bir asır boyu kalsın diye düşünerekten, yavaş yavaş, fabrikasyon yapmayalım diye. Çünkü el emeğimiz bizim bu. Bu da el sanatlarından birisi olarak görüyorum. Öyle zaten el sanatı bu, fabrikasyon değil.
Burada atölyenin duvarlarında başta Orhan Gencebay gibi Türkiye’nin ünlü bir çok sanatçısı ile birlikte çektirdiğiniz fotoğraflarınızı görüyorum. Orhan Gencebay’la olan fotoğraflarınızın altında, Orhan Gencebay’dan tarafınıza yazılmış satırlar ilgimi çekti. Türkiye’nin ünlü bir çok sanatçısına da bağlamalar yaptığınızı öğrendik. Bunun yanında sanırım yurtdışına da bağlamalar yapmışsınız. Biraz bundan bahseder misiniz? Kimlere bağlamalar yaptınız?
İlk başta Musa Eroğlu hocama yaptım. Orhan Gencebay’a bağlama yaptık. İhsan Öztürk, Okan Murat Öztürk, Yusuf Gül, Mehmet İpek, TRT’den Mehmet Biçer vardı ona yaptık. Yavuz Bingöl.
Yurtdışlarına da çok bağlama yapıldı. Almanya’da, İsviçre’de, İsveç’te, Amerika’da, Hollanda’da, Belçika’da var.
Ben aslında reklamda yapmadım daha doğrusu. Bazıları reklam yapıyorlar. Pek reklama ihtiyaç duymadım. Yani işin parasal yönünü düşünmedim ben. İşin mutfağını düşündüm. O konuda da hiç de pişman değilim. Yine bildiğim yoldan devam edeceğim. Çünkü bu iş paraya döküldüğü zaman bir yere gitmiyor. Yani 33 sene Ankara’da çalıştık, hiç bir şeyim olmadı parasal anlamda. Bir şey olmadı, ama iyi bir kariyerim oldu. İşin burasındaydım. Ben Dünyaya gelsem, yine böyle gelirim. Yine parasız gelirim, yine bildiklerimi öğretirim geride kalan nesle yardımcı olsun diye.
Biraz da sizin THM sanatçılığınızdan, çıkardığınız albümlerden bahsedelim. Bu güne kadar kaç albüm çıkardınız, ne gibi çalışmalarınız oldu? Besteleriniz var mı?
Bir albüm yapalım diye yola çıktık, ama 4 tane albüm oldu. Ayrılık, Ezgi Denizi, Bende Sustum, bir de karma bir albüm yaptık, hepsinden oluşan. Yaklaşık 15 tane de bestem var. Bazıları daha çıkmadı günışığına. İlk klibimizi de Ahmet Güler hocayla çektik. Ayrılık klibini Mut’ta çektik. Can Dediğim Dostlar, Hocantı’da çekildi. Konserlerimiz oldu; Kayısı Festivallerinde, Mersin’de, Mut’ta, Silifke’de, Erdemli’de. Mut Kültür Merkezlerinde gecelerimiz oldu.
Son olarak neler söylemek istersiniz? Bundan sonrası için projeleriniz, hedefleriniz var mı?
İleride olursa eğer, destek bulabilirsek, asıl yapmak istediğim şey; buradan sonra mutlaka bir gün emekli olup gidilecek, Ali Rıza Yılmaz Kültür ve Sanat Evi açalım projesi var aklımda. Tabi bu proje tek benimle olmuyor. Destekçilerle, sponsorlarla oluyor. Burada da tabi, bağlamanın yapım aşamaları olur, eğitimi olur, folklorumuz olur. Bizimle kültür mezara gitmesin. Beşikten mezara kadar gider, ama mezardan sonra da evet bir şey yapmadan gitmiş demesinler, diye bu mesleğe başımı koydum.
Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyorum Ali Rıza Yılmaz bey.
Ben teşekkür ederim.