1. Haberler
  2. Haber
  3. Yazarlar
  4. AHLAKLI BİR TOPLUM İÇİN…

AHLAKLI BİR TOPLUM İÇİN…

featured

Okul öncesi dönemden itibaren her ne kadar değerler eğitimi veriliyor olsa da bir yerlerde ciddi boyutta yanlışlıklar olduğu kanaatindeyim. Geleneklerimizin modernleşme adı altında hor görüldüğü, sözde yetişkin bireylerin de özgürlük adı altında kendi gibi düşünmeyen, kendisi ile aynı kanaatte olmayan, kendisi gibi giyinmeyen, dünya görüşü farklı olan kişilere saygısızlık yapmayı hak görebildiği bir dönemdeyiz.
Güçlünün güçsüzü ezmeye hak gördüğü andan itibaren her şey tepetaklak gelmedi mi sizce de?
Hayatınızda karşınızdakine ne kadar saygı gösterebiliyorsunuz ya da tam tersi karşınızdakiler size ne kadar saygı gösteriyor? Hiç düşündünüz mü?
Aile boyutunda değerlendirildiğinde; ebeveynin çocuğun isteklerini, düşüncelerini önemsememesi kısacası bir birey olduğunu kabul etmemesi de bir saygısızlık değil midir? Ben büyüğüm, anneyim/babayım, diyerek çocuğu dikkate almaksızın alınan kararlar, yapılan eylemler çocuğa neler hissettirir ve bu çocuğun yaşantısında nasıl bir tutum sergilemesi beklenir? Böyle bir senaryonun aksine ev içerisinde çocuğun da bir birey olduğunun kabul edildiği, fikirlerinin alındığı, dinlenildiği bir ortamda yetişmiş olması halinde alınan kararlar, yapılan eylemlerin çocukta neler hissettirdiği ve onun yaşantısında nasıl bir tutum sergileyeceği yönünde tablo sizce aynı olur mu?
Çocuğumuzu eğitmeye çalışırken, kuralları koymaya çalışayım derken bir şeyleri göz ardı ediyoruz. Olayın öznesi olan çocukları! Onları görmezden gelerek isteğimiz doğrultusunda aldığımız her kararla biz de çocuğumuza sesiz bir mesaj veriyoruz. Büyük balık küçük balığı yutar. Büyükler/güçlü olan her zaman istediğini yapar. Küçüğün/zayıf olanın ne hissettiği veya ne düşündüğünün önemi yok diyoruz. Aslında çocukları yok sayarak “nezaketsizlik” tohumlarını ekmeye başlıyoruz. Sonra da nezaketsizlik bir virüs gibi yayılıyor. Birbirini dinlemeyen, sadece istekleri doğrultusunda yetişen bireyler mantar gibi ürüyor. Gücün hakim olduğu bir sisteme dönüşüyor.
Kısacası ahlakın temellerinin sağlam bir şekilde inşa edilmesi gerekir. Bu inşa sağlam olmazsa toplumun yapısı da çürümeye mahkum olur. Toplumun her alanında sorunlar baş gösterir. En başta da iş hayatında olmak üzere sosyal yaşantıda çalkantılar baş gösterir.
Mevlana’nın “Gel ne olursan gel” ve “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!” sözlerini çok seviyorum. Mevlana’nın bu sözleri din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın insanları kapsadığı ve sevgisinin evrenselliğini göstermiyor mu?
Sevgi ve saygının olmadığı toplum, ahlaki yönde başta olmak üzere her alanda çökmeye mahkumdur maalesef. İşte bu yüzdendir ki toplumun her alanında daha değer temelli bir yaşam için ebeveynlere büyük görev düşüyor. Sevgisiz büyüyen bir çocuk(!), saygının yolundan geçmemiş bir çocuk(!) akranlarına her türlü zorbalığı yapar; yetişkinliğinde de ahlaki değerleri oturmadığından zorbalığı boyut değiştirerek devam eder. Bu insanlarla aynı ortamda bulunan kişilere de mutsuzluk tohumlarını ekerler.
Ahlaklı bir toplum için sevgi ve saygının önemini unutmamanız dileğiyle…

AHLAKLI BİR TOPLUM İÇİN…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.