İnsan yalnız midesinden mi beslenir? Hayır elbette, insan duyduklarından gördüklerinden de beslenir. Hem de öyle bir beslenir ki, bir zaman sonra bakmışsınız gördüklerinin, duyduklarının taaa kendisi olmuş.
Göz, insanların ve diğer canlıların görme organıdır. Çevresel uyaranları algılayarak beyne sinyaller göndererek görme süreci gerçekleşir. Vücudun en önemli duyu organlarından birisi olan göz algıladıklarını bilimsel olarak beyne göndermesinin yanı sıra beyinden kalbe işleyen ince bir çizginin de mimarıdır. İnsanoğlu gördüklerinden ve göremediklerinden mesuldür. Görmek fiziken göz organı ile olsa da, manen kalptedir. Kalp; bedenin ve ruhun gözüdür.
Kulak; işitme duyusu olan, aynı zamanda vücudun dengesinden sorumlu önemli bir organdır. Üç bölümden oluşan kulak ses dalgalarını sinirler aracılığıyla beyne ileterek işitmeyi sağlar. İnsanoğlu en çokta kulağından besler kalbini. Kişi kendisi hiç konuşmasa dahi sadece dinlediği şey kalbe doğrudan nüfuz eder ve etkiler ki, buna düşünceleri de dahildir.
Kalp; göğüs kafesinde biraz sol tarafta bulunan ve hayati önem taşıyan, kaslı yapıda bir organdır. Günlük ortalama 100 bin kez kasılarak yaklaşık olarak 8000 litre kanı dolaşıma pompalayan hayati organdır. Kalp kavramı Kur’ân- Kerim’de 168 yerde geçmektedir. Çoğunlukla da isim ve fiil halinde kullanılmıştır. Bu da kalbin Kur’ân’da çok önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Çünkü kalp, Allah ile insan arasındaki ilişkinin merkezidir. “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o düzgün olursa bütün vücut düzgün olur. O bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin! Bu et parçası, kalptir.” (Muhammed b. İsmâîl Buhari, “İman”, çev. Mehmet Sofuoğlu, el-Camiü’s-Sahih (İstanbu, Ötüken Neşriyat, 2004) sözü bize Allah katında, insanda en çok değer verilen yerin kalp olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Kaldı ki ; duymamızı sağlayanın kulak, görmemizi sağlayanın göz, akletmemizi (Hac 22/46), fıkhetmemizi (İsra 17/46) ve gönül sahibi (ef’idetün) olmamızı sağlayanın da kalp olduğu Kur’an-ı Kerim’de açıkça ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere kalp vücudumuzda hayati akışı sağlayan önemli bir organ olmanın yanında manevi olarak da ruhun besleyicisidir. Çünkü kalp; göz ve kulaktan beslenir. Eğer zararlı ve kötü içeriklere maruz kalmışsanız vay halinize, işte bu telafisi çok zor bir zehirlenme türüdür. Direk kalbi ve ruhu etkileyen ve derinden işleyen bir zehirdir bu. Şöyle ki, günlük hayatta sıklıkla görülen şeyleri bir süre sonra içselleştirip normalleştirme eğilimi vardır. Duyduklarımız da keza öyle. İnsanoğlu bazen duyduklarıyla üzülür, bazen de sevinir. Bazen duyduklarına dönüşür ve duyduklarını zikretmeye başlar. İnsanoğlunun biyolojik bileşeni olan vücut, çevreyle sürekli bir etkileşim içerisindedir. Bu etkileşimlerle insan vücudu dinamik bir şekil alır. Beyinde bu süreçlerden etkilenir. Sağlıklı bir beyin kendisine gelen bütün sinyalleri (ışık, koku, uyarı, sıcaklık, vb.) alır ve bu sinyallerle bir reaksiyona girer. Bu gelen sinyaller sonucu girdiği reaksiyonlar ile hem beyin hem de kalpte olumlu ya da olumsuz değişiklikler meydana gelir. Kalpte bir değişikliğin olması özellikle de beyine bağlıdır. Biyolojik yapı nasıl ki sürekli dış çevreden enformasyon alıyorsa, kalpte de aynı şekilde enformasyon almaktadır. Kalp bu sayede dış dünya ile sürekli bir etkileşim içindedir ve son nefese kadar da böyle devam eder. Ekranların yaydığı elektromanyetik dalgalar beyin aktivitelerini zayıflatırken, ekran karşısında maruz kalınan şeyler direkt olarak beyinden kalbe gitmektedir. İnsanoğlu daha ana rahminde düştüğünde çalışmaya başlayan idraki durum, son nefesine kadar devam ederken; ne işitip ne gördüğü ve kalbini nelerle meşgul ettiği önemlidir, çünkü kişi duyduklarının ve gördüklerinin bileşenidir.
Sevgili ebeveynler;
Önce kendinizden başlayarak, işittiklerinize, izlediklerinize dikkat edip, kalbinizi her türlü zehirden korurken, evlatlarınızı da zehirli olan her ortamdan uzak tutmak zorunluluktur. Son zamanlarda çok hızla yayılan ahlaki yozlaşmayı ele aldığımızda aslında ekranlardan saçılan zehrin göz kulak vasıtasıyla kalpleri derinden etkisi altına alıp körleştirdiğini görmek çok zor değil. O nedenle çocukları ekranlardan mümkün olduğunca uzak tutmak ve sınırlı süre vermek, izlediklerini kontrol etmek ebeveyn olarak boynunuzun borcu. Bugün kontrolsüz bir şekilde bıraktığınız ve büyük tehlikelere maruz kalan çocuklar yarınlarda zehir saçan, ahlaktan ve değerlerden yoksun birer robotumsu insan olacaklardır. Çünkü dijital dünya sınırsız bir derya misali, her türlü içeriğe sahip ve çok cazip. Yetişkinlerin dahi cazibesine kapıldığını düşününce çocukların bu deryada olmak istemesi çok normal. Ancak henüz tam olarak kişiliği oturmamış, doğru yanlışı ayırt edemeyen yaşlarda oldukları için zehrin tamamını kalplerine almaları kaçınılmaz maalesef. Bundan dolayı önce ebeveynler olarak doğru bir yaşam tarzını seçip, doğru birer rol model olmak ZORUNLULUK…
Tehlike sadece ekranlar değil elbette, bulunulan ortamlarda duyulanlar görülenler, şahsa itham edilen sözler ve yine bakışlar da kişiyi olumlu olumsuz etkiler. O nedenle çocuklarınıza sarf ettiğiniz kelimeleri seçerek ve olumlu bir şekilde pozitif iletişim kurmak önemli. Nerede bulunmak istediğinizi, kimlerle birlikte olmak istediğinizi ölçüp tartıp seçici davranmak, hem bir birey olarak şahsınızı, hem de ebeveyn olarak evlatlarınızı korumak adına atılacak önemli bir adımdır.
Sevgili ebeveynler,
Çocuklarımızın kalbinde sevgi, merhamet, hoşgörü tohumları yeşerecekken; kin nefret intikam hasetlik zehirlerini cazipleştirerek normal hayatın gereğiymiş gibi göstermeye çalışan ve ahlaki yozlaşmanın mimarı her türlü durumdan korumak ve korunmak zorundayız.
Kalpleri gözler ve kulaklardan gelen en güzel içeriklerle beslenmiş çocuklarla mutlu yarınlarda nefes alabilmek dileğiyle…
HAFTANIN ÖNERİSİ: Bu hafta şöyle bir ne dinleyip ne izliyoruz kontrol etmekte fayda var. Unutmayın, zararlı olan her şeyden hızla uzaklaşmak için ilk adım onu fark edebilmektir.