Çatak’tan Akdeniz’e inen akış etrafında yerleşmiş halk hiçbir yerde Göksu adından başka bir ad kullanmaz Göksu için. İşte bu gerçekliğin bana söylettiği şudur: Hadim ve Ermenek çayları, iki tarafının sularını toplayarak, Suçatı Köyü eteğinde birleşir. Mavi rengini alır, koca bir nehir olur. O andan / o yerden itibaren Göksu Nehri’dir. Yerel halk, deli akışında da sakin akışında da ona hep Göksu der. Ta ki Akdeniz’e döküldüğü delta da dâhil olmak üzere.
Kadim araştırmacıların kendisi ile ilişkilendirdiği Anemourion / Anamur, Göksu nehri ile hiçbir şekilde ilişki kurmaz. Kadim Olba kenti Göksu Nehri’nin eteklerinde süzüldüğü Torosların bağrında yer alır. Otuyla çöpüyle ağacıyla kuşuyla, havasında nemini soluklanıp sulanır; ama özellikle bu gün veri olarak kullandığımız kaynakların oluşturulması ve çok daha öncesi zamanlarda Kalykadnos ile direk bağlantı içinde değildi. Bu günde değil.
Claudiopolis / Mut Suçatı köyü ile nehrin başlama noktasında Hocantı Suyu ile Ermenek Çayı’nın birleşme kavşağında o muhteşem yerde bulunur. Tam bu kavşakta uzun saatlerimi geçirdim ve o güzelliğe doymanın mümkün olmayacağını yaşadım.
Philadelphia / Malia / Malya Kalykadnos / Göksu Nehri ile değil, onun doğu kolu olan Kıravga Çayı / Kıravga Göksuyu ile ilişkili olup, kadim zamanlarda bu ilişki, Olba’nın Göksu Nehri ile olan ilişkisi niteliğindedir.
Günümüzde diğer Ketis şehirlerine tezat, Philadelphia / Malia / Malya pek bilinmez. Bunun önemli nedenleri olarak şunlardan bahsedebiliriz: Kadim kaynakların Ketis şehri Philadelphia / Malia / Malya kentinden pek bahsetmez. Apadna’nın tanınırlığı onu gölgeler. Ulaşımın çok zor olması.
Ketis’in Metropolisi Coropissos Torosların Kestel Dağı/ Ketis Dağı eteklerinden Göksu’yu besler. Yarım ada yapılı Coropissos çevresini sarmalayan deresi ile topladığı, Navdalı, Demirkapı, Güme, Eleksi, Çivi çökeklerinden topladığı suları Batı Kestel Kanyonu üzerinden Hocantı suyu ile buluşturur. Bu sulara daha güneyde bir kavşakta Kavaközü / Sibila ve Yağlı / Punura etek ve dağlarının topladığı sular eklenir. Bu sulara yakın zamanlarda Söğütözü çökeğinin suları da, kışın tarım sulamasının yapılmadığı zamanlarda açılan bir tünel suyolu ile eklenmiştir. Bu eklemleme bir yarım ada olan Kestel / Ketis Dağı’nı ada dağ yapmıştır. Öbür yandan Kestel / Ketis Dağı’nın doğusunda bulunan Söğütözü çökeğinin yeni açılan suyolu ile kontrol edilemeyen su kaynakları Doğu Kestel / Ketis Kanyonu yatağından Hocantı çayına ulaşır. Doğu ve batı Kestel / Ketis kanyonlarının suları kanyonların çıkış yönünde çıkışa dört kilometre kala civarında birleşip, tek kanyon halini alan yatakta ilerler. Kanyonun çıkışında çok geniş tarım alanları mevcut olup bildiğim zamanlarda bu suyun adı Pirinç Suyu’dur. Pirinç Suyu adı bu geniş arazilerin vakti zamanından yakın zamanlara kadar buralarda pirinç üretimi yapılmasından gelir. Pirinç sulayan su anlamındadır. Nitekim bu günkü Pirinç Suyu’nun kadim adı Pirundu’dur. Pirundu adı tıpkı zamanımızda olduğu gibi kadim zamanlarda kontrol altında olmaması durumunda delta karakteri taşıyan geniş topraklarda pirinç üretimi yapıldığına işaret eder. Pirundu Hocantı çayına doğru ilerlerken, doğu yönünden gelen başta Mut Deresi ve diğer küçük suları da içine alarak, Hocantı Çayı üzerinden Göksu’ya ulaştırır.
Devam edecek…