FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gündem, Haber 14 Şubat 2023 260 Görüntüleme

DEPREM BÖLGESİNE YARDIM YOLCULUĞU

Fevzipaşa, İslahiye, Nurdağı Kırsalı – Gaziantep
Depremin 7. Günü Verileri

Günlerdir öylesine üzgün, öylesine kaygılı, yaşamını yitirenlerin sayısı arttıkça öylesine kızgın, öylesine umutsuzduk ki donup kaldık ne yapacağımızı şaşırıp bilemeyerek… Sonra bir adım ile gidilen uzun yollar büyük sevinçlere dönüştü… Büyük yıkımlar üzerinde üzülürken büyük yardımları gördükçe… Bir yıkılış bin ayağa kalkış, bir ayrılış bin kucaklaşma, bir ölüş bin dirilişe tanık olduk yıkıntılar arasında… Kimsenin yeri doldurulamaz, kimsenin acısı o olmadıkça anlaşılamaz gerçeği ile…
Türkiyemiz bütün kamu kurumları, bütün kuruluşlar, dernekler, gönüllü yurttaşlarımız, gönüllerin toplanıp bir olduğu yardımlar ile oraya ulaşan yolları tıka basa doldurmuş durumda… İlk aşamada büyük kentlere ulaşan yardım ile yıkım kaldırma araç gereçleri, sonrasında ilçelere de aktarılmış oldu… Bir çok kırsal yerleşime de yardımseverler ulaşarak, eksikleri olanlara ellerini uzatmaktalar… Deprem olmayan illerde yaşayanlar olarak biz de yerimizde duramayıp oraya ulaşarak el ele vermenin arayışı içinde olduk kaç gündür… İçimiz içimize sığmadı, ne yapabiliriz diye gözümüz ağladı kulağımız kabardı…
Gittik gördük, yanımızda getirdiklerimizle onların yalnız olmadıklarını göstermeye çalıştık… Bir sıcaklık duygusu ile kucaklaşarak onlarla birlik bütünlük içinde olduğumuzu duyumsattık… Ne denli yaralarını sarabildik bilemiyorum ancak en gidilmedik kırsal oba ucuna bile gelinebildiğini, tanımadıkları birilerinin kendilerini görmek üzere yollara düştüğünü, nasılsınız demek üzere orada olduğumuzu onlara yaşatmış olmak bizim için anlatılmaz yaşanır bir duyguydu… Kimse bir daha böylesi depremleri yaşayıp böylesi acıları da tatmasın dileğimiz bir yanımızda olarak…

İçimde Taşan Duygular, Birebir Tanık Olduğum Kesitler:

İki genç kız geldi çekinerek yanımıza, yeni yetişmişler 18 – 20 yaşlarındalar, biri kısık sesiyle karnım ağrıyor, ilaç var mı dedi utanarak… Yoktu, biz utandık senden bacım, biz unutup o ilaçları getirmediğimiz için… Battaniye var da çadır soğuk oluyor uyurken dedi solmuş yüzü, kaç günden beri üşüdük diye ekledi umutsuz sözleri… Onları öylece geride bırakıp giderken nasıl üzüldüğümü anlatamam… Kadınların kendileri ile çocukları için çekinerek sordukları iç giysiler, gereksinimler… Dağıttık ancak istediğimiz ölçüde yetiremedik… Yüreğimiz orada, onlarla geride kaldı… Onların soğuk çadırlarında, yıkılmış kerpiç evlerin dudağında diz çöküp oturanlarda kaldı gönlümüz… Bir amcamız dedi ki benim hanım gitti, çıkardık ancak kurtaramadık iç kanamadan, gel beni çek dedi… Bir oğlu yanında diğeri asker ocağında… Erkenden çıkış verilip gelecekmiş ocaktan, ancak anası artık evde yok ki gelince kimin elini öpsün, kime sarılsın… Bir çocuk vardı ki Fevzipaşa’da tren yolunun kıyısına kondurulmuş çadır önünde ninesi, anası ile birlikte bu yaşananları oyun sanıyor, bize gülücük atıyor… Ona süt veriyoruz, bir seviniyor bir seviniyor, bizimle görüntü çektirmek istiyor, severek öperek sarılarak… Adı Ayaz, başlangıcı ayazda kalmış bir yaşam, inşaAllah güneşli günlere de kavuşacak bunları atlatıp… Başka bir acı Salçagözü’nde, bir ana ikisi de düşünme engelli yetişkin çocukları… Sakçagözü diye bir yer kalmamış, öylesine büyük bir yerleşim, öylesine büyük bir yıkım… Bizi gördü çadırına götürdü yıkıntıların arasından, o anaya da elimizi uzattık bir tutam, cebi için yedek güç kaynağımızı bıraktık ki yakınlarıyla iletişim kurabilsin oturup olan bitenin düzelmesini beklerken… Bir de ne desin, abisinin eşi yıkıntılar altında kalmış, ne yazık ki yıkımdan sonra ev tutuşup yazmak istemediğim ayrıntılar yaşanmış… Nasıl anlatılamayacak büyük acılar bunlar…
Nasıl çözümsüzlük sarmalında düğümlenmiş yaşamlar sürenler var böyle… Gerçekten böylesi olamaz dersiniz… Yine de bir umut derler ya yaşamak… Bir umut da Nurdağı kenti içinde yıkılmış sekiz katlı konutun üst üste oturmuş yığınlarını kaldırmaya çalışan dört kepçenin altında arıyor abisi ile iki yeğenini… Altı gün sonunda sağ çıkarlar mı diye donuk bakışlarla oraya bakıyor… Yıkıntılar altında on iki kişi var deniliyor… Bunları anlatmaya sözcükler ancak bu denli yetiyor, ya yaşayanların duyguları… Ya o soğuk yıkıntıların altında, altı yedi gündür kolunu bacağını kımıldatamadan sıkışarak aşsız susuz yatanlar… Ölmek kolay mı öyle… Bekleye bekleye, dona dona, üzerine yıkılan binlerce ağırlıkla, tozun toprağın içinde karanlık bir duvarın altında gün geçtikçe soğuyarak kurtulmayı ya da neyi beklediğini bilmeden… Kiminin bilinci yerinde kimi çoktan geçmiş yaşamın öte yüzüne… Bazı yayınlarda 140 saat sonra kurtarılanları izlemek… Böyle bir umut var olabilir mi umuttan bile umudu kesmek üzereyken… Yaşam böylesine acı taşır mıymış gizli gizli kendi içinde… Ah ah….

Deprem Bölgesine Giden Yol:

Silifke’den 4 arkadaş 2 araç, Mersin kent içinden 5 arkadaş 2 araç ile birleşip depremde yıkım gören 10 ilden Gaziantep İli kırsalı içinde, İslahiye ile Nurdağı İlçeleri arasındaki bölgeye gitmek üzere yola çıktık… Birkaç gündür Silifke’de yardımsever kişiler ile arkadaşlarımızın topladıkları bu yardımlar, olan biteni uzaktan izlemek istemeyenlerin, evlerinde içi içine sığmayanların o bölgeye kendi aralarında seçtikleri elçileri göndermesi biçiminde yürüyecekti… Giyecek ile yiyeceklerden oluşan tür tür yardımları torbalara bölerek gidildiğinde dağıtılacak öbek öbek ev yıkıntılarına ulaşılacaktı… Silifke’de bu işe öncülük eden üç arkadaşım kendilerine eşlik edecek dördüncü kişi olarak beni de yanlarına aldılar… Gece yarısından sonra saat 4’te buluşup başladığımız bu yolculukta Silifke’den Osmaniye’ye ulaşımımız 255 km sürdü… Osmaniye’den Nurdağı’na, oradan da Gaziantep’e ulaşan yan yana iki ana yol, yardım akışından dolayı oldukça yoğun kullanılmaktaydı… Bu iki ana yol dışındaki kestirme tek seçenek ise Osmaniye’den Hasanbeyli yayla yerleşimlerine çıkıp oradan Fevzipaşa-İslahiye’ye inen 55 km uzunluğundaki yoldu… Ulaşıma açık olan bu yol üzerinde 800 metre yükseltide kurulmuş Hasanbeyli Yaylası olup yol üzeri aşılacak dize değin karlı doruk ise 1100 metre yükseltide…
Erkenden ulaştığımız Osmaniye kent girişi kesiminde kullandığımız bazı ana yollarda belirli kesimlerde yer yer yoğunlaşan yıkımlar olsa da aşırı bir yıkım görünmüyordu… Ancak tek bir çok katlı yapının çökmesi ile yıkıntı altında elli ile yüz kişinin kalabileceği düşünüldüğünde, kent içindeki çok katlı yapıların durumunu görmeden bizim bakışımızla Osmaniye’deki yıkımı yorumlamak çok doğru olmayabilir… Kullanmış olduğumuz yol üzerindeki Osmaniye yayla yerleşimlerinde ise yine aşırı olmamakla birlikte bazı yıkımların oluştuğunu gördüğümüzü de belirtelim…

Fevzipaşa’da Deprem Sonrası Durum:

Osmaniye sonrasında ana yol üzerinde Kalecik’ten yayla yoluna sapıp geldiğimiz bu yol, Amanos Dağlarını aşıp doğrudan Gaziantep İslahiye’ye bağlı Fevzipaşa’ya iniyor… Fevzipaşa, 600 metre yükseltide olup tren yolunun da geçtiği eski, ancak sağlıklı bir veri olmasa da yaklaşık 2500 kişinin yaşadığı küçük bir yerleşim… Burada tren durağı (istasyonu) tümüyle yıkılmış olup tüm yerleşimde orta düzeyli bir yıkım söz konusudur… Afad çadırları tren yoluna yakın boş alanlara kurulmuş durumdadır… Adana ile Gaziantep arası iki ana yolun kentin içinden geçtiği Nurdağı’ndan güneye ayrılan İslahiye yolu üzerinde 20. km’de konumlu olan Fevzipaşa’nın, depremin yol açtığı yer kabuğu kırığının geçtiği çizgi üzerinde konumlu olduğuna, bu kırığın toprak ile yolları kestiği bir çok yeri görerek tanık olduk… Fevzipaşa’da çok oyalanmadan bu kez yönümüzü küçük kırsal yerleşimlere çevirdik… Uğradığımız obaları, gözlemlediğimiz yıkım düzeyleri ile birlikte vermek gerekirse;
Kozdere çok yıkımlı, Zincirli çok yıkımlı, Elbistanhüyüğü az yıkımlı, İncegedik sağlam, Arapuşağı sağlam, Altınova az yıkımlı – sağlam, Torunlar sağlam, Altınova orta yıkımlı, Gözlühöyük çok yıkımlı, Kömürler sağlam, İçerisu sağlam, Tüllüce sağlam, Sakçagözü çok aşırı yıkımlı, Nurdağı çok aşırı yıkımlı, Kızlaç sağlam, Bahçe az yıkımlı, Serinova sağlam, Osmaniye orta yıkımlı olarak durmaktadır…
İslahiye kent içinde kolluk güçlerinin sokak sokak sıkıntılı yerlere geçişi durdurup güvenlik önlemi aldığı bilgisini aktaran karşılaştığımız kişiler, oranın da Nurdağı gibi büyük yıkıma uğradığı bilgisini verdiler…

Nurdağı ile Çevresinde Deprem Sonrası Durum:

Gezdiğimiz bu yerlerde en yıkımlı iki yer Nurdağı kent içi ile Gaziantep yolu üzerindeki Sakçagözü’dür… Sakçagözü’nde kulaktan duyma 600 ölü olduğu bilgisi söylenmiştir… Burada üç öğün sıcak yemek çıkmaktadır… Gezip gördüğümüz tüm yıkım olan kırsal obalara çadırlar ulaştırılmıştır… Kerpiç evler, bir yada iki katlı yeni evler, tümüyle yıkılıp kullanılamaz duruma gelmiştir… Yerkabuğu kırığının geçtiği obalarda ayakta yapı neredeyse kalmamışken, buralara 3-5 km yakın da olsa yerkabuğu kırığı geçmeyen obalardaki yapıların bir çoğunda çatlak bile görülmemiştir… Bu bölgede yerkabuğu kırık çizgisinin İslahiye, Fevzipaşa, Kozdere üzerinden Nurdağı’na doğru ilerlediğini söyleyebiliriz… Ova düzlüklerinde olup da İncegedik gibi yıkıntı olmayan obalar var olduğu gibi, yüksek tepe üzeri yamaçlarda olup depremin yine de depremin yıktığı Sakçagözü gibi yerlerin gözlemlememiz, toprak altı taban dokusu konusunda ayrı bir araştırma yapılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır…
Adana kent içinden Gaziantep yönüne çıktıktan sonra yolların tümüyle yardım araçları ile dolu olduğunu, bu yardımların yarısının Ceyhan’dan sonraki Hatay kavşağından güneye dönüp İskenderun ile Antakya yönüne gittiğini gözlemledik… Kalan yardımlar Gaziantep yolu kullanılarak daha doğudaki Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş illeri yönüne dağılmaktadır… Nurdağı’na inen ana yollar üzerinde dört yüksek köprünün (viyadük) sağlam olup kullanıldığını görmüş olduk… Nurdağı kent içinde yardım araçlarının sıklığından dolayı yollar dolmuş durumdaydı… Bir yandan araç akışı için çalışmalar yürütülürken diğer yandan Nurdağı kent içinde bir çok yıkılmış yapı üzerinde onlarca kişi ile araç, arama kurtarma çalışmaları ile buna eş yıkım kaldırma çalışmaları yürütülmekteydi…
Kente dışarı çıkıp uzaktan bakıldığında, yapıların ayakta durduğu görülse de kentin içine girildiğinde bu çok katlı yapıların yıkılmamış ancak yüzeylerinin tümüyle çatlak, kırık yada patlak olduğunu, en küçük sarsıntıda çökmek üzere olduğunu söylemeliyiz… Bunların arasında yığıntı olarak duran, dilim dilim üst üste binmiş olan yıkıntılar ise yine sekiz on katlı komşu yapılar olup çöktükten sonra tek kat düzeyine inmiş görünmektedir… Burada güvenlik birimleri, evleri yıkılıp sokaklarda umutsuzca gezinen kentlilere, bu yapılara girmemelerini ara ara öğütleyip söylüyorlardı… Sağlam sanılan bir yapı, içeriden bir gereksinim alınacağı sırada yeni bir sarsıntıyla başlarına çökebilirdi… Altıncı günde vardığımız deprem bölgesinde, çok sayıda kişinin öbek öbek yıkılan çok katlı yapılar önünde durarak yakınlarının son bir umutla ne durumda çıkacaklarını görmek üzere beklediklerini, kurtarma çalışmalarını donuk bakışlarla izlediklerini gördük…

Neden Büyük Kentlerde Yaşamını Yitiren Daha Çok:

Kırsal yerlerde çok katlı yapıların olmaması, alçak yapıların yıkılmış olsalar da altlarında kalanların çıkarılması işini çok uzatmadığını söyleyebiliriz… Ancak kentlerde sekiz on katlı yapıların çok olması, bu katlarda iki ile dörder yaşam bölümünün var olması nedeniyle tek bir yapının tek başına bir oba sayısı kişiyi barındırdığı gerçeği üzerinden yine çok sayıda yaşamın son bulmasına yol açtığını söylemeliyiz… İşte kentlerde ölü sayısının çok olmasının en büyük nedenlerinden biri de çok katlı yapıların sayısının çok olmasıdır…
İller arası ana yollar üzeri yerleşimlere ulaşım kolay olduğu için uygulamada yardımların ilk ulaştığı yerler de büyük yerleşimler olup küçük yerleşimlere doğru yardım ulaştırma sırası basamaklanmış görünmektedir…

Burası Tüm Deprem Bölgesinin Neresinde:

İlk deprem basında yanlış olarak yayınlandığı üzere Pazarcık’ta değil, Gaziantep’te Nurdağı’nın doğusundaki kırsal alanda odak bulup gerçekleşmiş, o gün yaşanan ikinci ana deprem ise Elbistan’da değil yine Kahramanmaraş İli içinde komşu ilçe Ekinözü kırsalında gerçekleşmiştir… Bu verileri başından beri ulusal yer ölçümleri kuruluşumuz olan Kandilli (37.1123,37.1195) ile uluslararası yer ölçümleri kurumlarından biri olan Amerika odaklı USGS (37.174 37.032) vermektedir…
Yardım için geldiğimiz bu alanda gördüğümüz en büyük yıkımlardan birinin yaşandığı Sakçagözü’nün 18 km güneybatısı ile (Kandilli), 9 km doğusu (USGS) depremin ana konumu olarak verildiğini belirtmek gerekir… Bu ana konuma 25 km ile çok yakın olan bazı kırsal yerleşimlerde yıkım oluşmazken kuş uçuşu 130 km uzaklıktaki Antakya kentinde büyük yıkım oluşması, kentlerde yapılaşma izninin yerkabuğu (toprak kaya taban) dokusu incelenmeden verilmemesi gerektiği konusunda bize büyük bir öğreti sunmuş durumundadır…
Nurdağı’nın kent yayılım alanı 500 metre yükseltide ölçülmüş olup kentin konumu, Kahramanmaraş kent konumundan beri uzayıp gelen bir ova yayılım alanı ile Hatay Samandağ’a değin uzayıp giden bir ova uzanım alanı üzerinde olup dağların düzlükleri sıkıştırdığı bir ova boğazı yamacında yer alır… Nurdağı’nın sırtını dayadığı doruklardan Adana Gaziantep yolu geçmekte olup bu dorukta yol geçidinin en yüksek konumu tek yönlü eski yolda 975 metre, ikili gidiş geliş yeni araç yolunda (otoyol) 1000 metre olarak ölçülmektedir… Geçidin güneybatısındaki Gökçe Dağ doruğu 1620 metre, kuzeydoğusundaki Akça Dağ doruğu 1790 metredir… Bu geçidin arkasındaki Osmaniye Bahçe İlçesi kenti 700 ile 600 metre yükseltide yayılmış olup çok ilginç olarak depremde yıkım görmemiş durumdadır… Nurdağı ile Bahçe arası kuş uçuşu yalnızca 12 km uzaklıktadır…

Deprem Bölgesinde Kesişen Sıra Dağların Özelliklerine Bakış:

Osmaniye’den Gaziantep Fevzipaşa’ya giden yolda geçtiğimiz karlı dorukların bir ucu kuzeyde Nurdağı İlçesi’nin sırtını dayadığı doruklarla birleşiyordu… Diğer bir ucu ise güneyde Hatay İli’ne giriş yapan Amanos Dağları’ydı… Bu sıradağların güney ucu Samandağ ile Arsuz arasındaki alandan Akdeniz’e ulaşıyor… Bu alanda 1400 km2 alana yayılan, Amik Gölü’nün kurutulmasıyla tarım alanı artırılan Amik Ovası ile dağların uzanımı kesintiye uğramış olur… Ova geçildikten sonra Altınözü ile yenien yükselen yerkabuğunda dağlar belirir, bu dağlar ise Samandağ’a, Suriye’de Lazkiye, Tartus sırtlarına, oradan Lübnan Trablusşam, Beyrut, Baalbek sırtlarına, oradan Suriye Şam sırtlarına, oradan da İsrail Filistin Hayfa, Nablus, Kudüs sırtlarına varıp Kızıldeniz’e inmeden ana yükseltilerini indirmiş olur… Abartılı olmasa da Ürdün Amman dolayında ek bir kol ile bu yükseltiler bir kez daha güneye Ürdün’de Akabe, Mısır’da Sina Dağlarına, Suudi Arabistan’da Neom ile Tabuk, Medine, Mekke, Yemen’de Sana, Aden dolayına değin uzayıp gider…
Kendi topraklarımızdaki dağların kuzey uzanımı ise Kahramanmaraş Türkoğlu ile Adana Kadirli arasındaki geniş alanda yükseltiler gösterip Andırın İlçesi çizgisine vardığında bu kez tüm Toros Dağları sırasıyla birleşmiş oluyor… Toros Dağları batıya doğru yüksek doruklar gösterip ilerlerken yalnızca Silifke ile Mut dolayında orta yükseltiye alçalıyor, sonrasında ise Antalya, Muğla, Aydın dolayına değin yine yükseltilerini çoğaltıyor… Yine Antalya’nın kuzeyine ikinci bir kolla uzanım yapan bu dağ yükseltileri, Isparta, Denizli, Uşak üzeri ilerleyip Balıkesir ile Çanakkale’ye değin yeryüzünü kabartıyor… Andırın denginde bir T olup çizimin doğusuna ilerleyen Toros Dağları, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Bitlis, Siirt, Hakkari üzerinden ülke topraklarının dışına taşıp İran ile Irak ülkelerini ayıran çizgi üzerine ulaşarak burada yolunu Süleymaniye, Kirmanşah, İsfahan, Şiraz dolayına değin yükseltiler oluşturup kolunu uzatmış oluyor… Kahramanmaraş ile Bingöl illerinde bu dağ sırası, kuzey Anadolu Dağları ile iletişim kuracak biçimde bitişme alanları gösteriyor…
Türkiye’de on ili etkileyen bu depremler, işte bu dağ çizgisi üzerindeki yerkabuğunun altında gerçekleşti… 6 şubatta yaşanan iki büyük ana deprem ile ilk altı gün sonuna değin saptanan 3000 artçı sarsıntının konumları, bu dağların uzandığı bölgede büyük bir T çizmiş görünmektedir… Bu deprem çokluğu, yeryüzünde örneği görülmemiş durumlardan birine tanık olmamızı sağlamıştır…
Türkiye’nin güneyi boyunca Aydın ile Muğla dolayına batı ucu konumlu olan bu sıradağlar, doğuya doğru uzayıp giderken Irak’ın doğusundan geçerek yaklaşık 3000 km uzanım ile diğer ucunu İran’da Şiraz dolayına ulaştırıp dayatmış olur… Yine Andırın dolayından bu kez güneye doğru yükseltileri çizdiğimizde, Suriye, Lübnan üzeri Filistin’e değin 600 km iz sürülürken, Ürdün üzerinden Suudi Arabistan’a girerek en son Yemen’de 3000 km uzunluğa erişmiş olur…

Depremin 7. Gününde Açıklanan Veriler:

Tüm sarsıntılar, artçılar ile birlikte toplam 2412 deprem sayısı ölçülmüştür…
Yaşamını yitirenlerin sayısı 29.605 kişi…
Yaralı olarak kurtarılanların sayısı 80.278 kişi…
(Sakom açıklaması – 12.02.2023 saat 15:55)
Toplam barınma sağlanan kişi sayısı 1.200.000
10 ilden 8’inde arama kurtarma çalışmaları sürüyor…
Deprem bölgesindeki çalışmaları yürütenlerin toplam sayısı 233.320 kişi …
Kullanılmakta olan araç (iş makinesi, kamyon) sayısı 12.323 araç…
Uluslararası arama kurtarma yardım çalışanı sayısı 9.369 kişi…
Emniyet Kurumu 73.243 güvenlik gücüyle (polis) alanda olduklarını bildirdi…
Selçuk Bayraktar deprem bölgesine 1000 konutluk yardım yapacaklarını duyurdu…
Deprem bölgesinden başka illere iletilen yurttaş sayısı 147.934 kişi…
Malatya’da 10.500 taşınır ev yapımı için çalışılıyor…
Kızılay ile yardım kuruluşlarınca bölgede 319 aş evi, 86 yemek sunum aracı, 33 ekmek üretim yeri, 83 yıkanma yeri kullanımdadır…
Deprem bölgesinde 70 uçak, 167 helikopter, 26 gemi, 54 uçar aygıt başta ulaştırma ile çalışma yürütmektedir…
Açılan çadır sayısı 175.960…
Gönderilen battaniye sayısı 2.600.000 dağıtılan battaniye sayısı 1.507.494…
Romanya ile Ürdün’den battaniye gönderimi başlatılacak…
Ülke genelinde Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kullanıma açtığı öğrenci yurtlarında konaklatabilme sayısı 850.000 kişi…
6.000 uzman kişi çalışması ile 230.000 yapının depremde kullanım dışı kaldığı saptanmıştır…
108.000 yapıda 550.000 konutun deprem etkisinden kurtulmuş olup sağlam olduğu görülmüştür…
58.000 yapıda 438.000 konutun az oranlı yıpranma gördüğü ölçülmüştür…
Hatay havaalanında deneme uçuşları sonrası kullanıma açılmıştır…
Bölgeye gönderilen yakacak odun 10.600 ton, kömür 2.100 ton…
Depremde bulunan 574 çocuktan 76’sı anne baba yada yakınlarının korumasına ulaştırılıp verilmiş,
503 çocuğun kimlikleri belirlenmiş, 71 çocuğun kimlik araştırmalarının sürdüğü bildirilmiştir…
12.03.2023 günü saat 21:55 ‘te depremin 162. saatinde Hatay İskenderun’da bir kişi yıkıntılardan sağ olarak çıkarılıp kurtarılmıştır…
Hatay ile Adıyaman’da yapılardan soygun girişiminde bulunan 33 kişi yakalandı…
Deprem bölgesinde tüm duruşmalar 2 ay süreyle ertelendi…
Depremin etkilediği ikinci ülke olan komu Suriye de yaşamını yitirenlerin sayısı 3581 olarak açıklandı…
Türkiye’de deprem nedeniyle yaşamını yitiren 1100 Suriyeli göçmen ülkesinde gömülmek üzere Suriye’ye iletildi…
Türkiye ile Suriye’de yaşamını yitirenlerin sayısı toplam 33.186 kişiye ulaştı…
İki ülkede toplam yaralı sayısı 90.000 kişiye yaklaştı…

ek kaynak :
https://www.haberturk.com/son-dakika-haberi-afette-son-durum-aciklandi-can-kaybi-ve-yarali-sayisi-artiyor-3564908?page=3
https://www.milliyet.com.tr/gundem/7-7-ve-7-6-buyuklugundeki-depremlerde-7-gun-iste-bolgede-son-durum-6902273
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-turkiyeyi-sarsan-felakette-yedinci-gun-depremde-can-kaybi-24-bin-617-dakika-dakika-bolgelerimizden-anlik-bilgiler-42218611
https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/mucize-kurtuluslar-depremin-7-gununde-arama-kurtarma-calismalari-suruyor,ENu8fyYIDkaeRII-WU_15A/anNEikECf0mOLoeIxfUBWw
https://www.milliyet.com.tr/galeri/buyuk-afet-6-gun-depremde-can-kaybi-ve-yarali-sayisi-kac-oldu-kahramanmaras-merkezli-depremde-can-kaybi-ve-yarali-sayisi-6902187/3
https://www.fotomac.com.tr/haberler/2023/02/12/son-dakika-deprem-olu-ve-yarali-sayisi-kac-oldu-11-subat-kahramanmaras-depremi-son-durum-ve-son-dakika-haberleri
https://www.afad.gov.tr/kahramanmarasta-meydana-gelen-depremler-hk-28
https://twitter.com/EmniyetGM
https://www.gazeteduvar.com.tr/suriyede-olu-sayisi-3-bin-581e-yukseldi-turkiyeden-1100-cenaze-teslim-edildi-haber-1603154

Tema Tasarım | Osgaka.com